17 Nisan 2019 19:32

Sular çekilirken geriye kalan

Sular çekilirken geriye kalan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Arap ayaklanması dönemi çatışmaların büyük ölçüde sona erip mücadelenin diplomatik boyuta taşındığı yeni bir aşamaya geçti.

Bölge ülkeleri başta olmak üzere bütün dünyayı (farklı boyutlarda ve derecelerde) etkileyen bu sürecin artçıları da daha on yıllarca devam edecek gibi görünüyor. IŞİD gibi bir yapıyı ortaya çıkaran şartlardan vekalet savaşının tetiklediği yeni kaoslara, bölge ülkelerinin 2011 öncesi rol ve pozisyonlarını kaybetmesinden yeni ittifakların oluşmasına kadar çok boyutlu yeni bir sürecin eşiğindeyiz. 

Ancak yoğun çatışma dönemleri ve hükümetleri-ittifakları altüst eden çalkantılı dönemlerin gölgesinde kalan birçok alt başlık da yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyor. 8 yıllık kaosun yarattığı onlarca alt başlığı şimdiden konuşmaya başlayıp en azından tartışmaya açmak gerekiyor.

Artık hiçbir şey 2011 öncesindeki gibi değil; siyasi, ekonomik, diplomatik, idari, toplumsal ve hatta kültürel açılardan büyük ölçüde farklı manzara var.

2019 yılı itibariyle 8 yıllık kaosun tetiklediği yeni durumları ve olasılıkları konu edinen yazılar ve tartışmalar pek sık olmasa da Arap dünyasında ve basınında gündeme gelmeye başladı. 

Yine geçtiğimiz hafta KESK tarafından İstanbul’da gerçekleştirilen 2 günlük konferansın gündeminde de 8 yıllık dönemin belirgin sonuçları ve hasar-tespit dökümü olarak tanımlayabileceğimiz boyutları vardı. Lübnan’dan Tunus’a kadar bölge ülkelerinden isimlerin katıldığı konferans “Yeni manzaranın tanımlanıp değerlendirilmesi konusunda ilk adımlardan biri” sayılabilir. 

Türkiye’yi de yakından etkilemeye devam edecek olan bu yeni dönem birçok belirsizlikle birlikte bölge insanları açısından olumlu sayılabilecek potansiyeller de barındırıyor. Ancak bu potansiyellerin ve henüz organize olmamış yeni eğilimlerin toplumları olumlu etkileyecek şekilde kanalize edilmesi, 2011 öncesi sorunları çözecek yeni modellerin ortaya çıkabilmesi için önce derli toplu, çok boyutlu bir “durum tespiti” yapılması gerekiyor.

Mesela; 

- Suriye başta olmak üzere bazı bölge ülkelerinde 2011 yılına kadar uygulanan siyasi ve ekonomi sistemleri artık büyük ölçüde işlevsiz hale geldi. Ayaklanmaları tetikleyen bu sistemlerin yamalarla makyajlanıp yeniden tedavüle sokulması da pek olası görünmüyor. Ancak her ülkenin kendi şartlarına göre ve yeni ihtiyaçları/beklentileri karşılayacak şekilde yeni sistemler oluşturulabilecek mi?

- Artık bölgede ABD kadar Rusya’nın varlığı da söz konusu. Yine İran-Suudi Arabistan gerginliği yeni ve daha yoğun bir seviyeye taşınırken Türkiye, İsrail gibi ülkelerin her hamlesi bölge ülkelerindeki insanları etkileyecek kadar geniş çaplı ve derin etkiler yaratabiliyor. Bir taraftan yeni dönemin güç savaşları yeni krizleri, yaptırımları, ittifakları, düşmanlıkları şekillendirirken bölge ülkelerinin kendileri için dönüşüm süreçlerini sağlıklı bir şekilde yürütmesi mümkün olacak mı?

- Suriye’den Sudan’a kadar büyük bir coğrafyada insanlar 2011 öncesindeki beklenti ve önceliklerini büyük ölçüde değiştirdi. Büyük göç hareketlerinin yeni kültürlerle tanışmayı, yeni neslin hem savaş şartları hem de yoğun tartışmaların yaşandığı bir dönemde bakış açılarını şekillendirmeleri gibi toplumsal açıdan çok önemli süreçler yaşanıyor. Böylesi bir dönemde her bir ülkenin yöneticilerinin ve devlet sisteminin “Biz buna karar verdik, kabul edeceksiniz” emrivakisinde ısrar etmeleri yeni ayaklanmaları tetikleyebilir. Peki on yıllardır demokrasiden uzak, toplumun beklenti ve ihtiyaçlarını pek ciddiye almayan yaklaşımlarla şekillenmiş olan bölge devletleri yeni şartlara göre kendilerini güncelleyebilecek mi? Veya durumun farkındalar mı?

- IŞİD dahil radikalizme yıllarca birlikte yaşayan ve insanlık tarihine geçen trajediler yaşayarak büyük bedeller ödeyen bölgede yeni eğilimler de ortaya çıkmaya başladı. 2011 öncesinde laikliğin neden gerekli olduğu, dindarlıkla radikalizm arasındaki derin farklar, radikalizmi yaratan ve besleyen şartlar pek tartışmaya açık değildi. Tartışmaya niyetlenip gündeme getirenler de ağır bedeller ödemek zorunda kalıyordu çoğunlukla. Bölgede bu konuyu tartışan henüz organize olmamış, örgütlenmemiş birçok yazar, aydın, siyasetçi ve insan var artık. Yeni dönemde laiklik ve dindarlık gibi kavramlara dair süslü ve hatta ajite sözlerden daha fazlası gerekecek gibi görünüyor. Aynı zamanda bölgedeki din otoritelerinin siyasi ve finansal açıdan çok güçlü olduklarını ve “tekellerindeki aracı” kolay kolay tartışma konusu yaptırmak istemeyecekleri de açık.

- Bölgeye dair en önemli konulardan biri de Suriye Kürtleri başta olmak üzere azınlıklara veya bazı ülkelerdeki etnik gruplara ilişkin yeni şartların ortaya çıkması. Bu konu ağırlıklı olarak Suriye Kürtleri etrafında ve siyasi-güvenlik boyutuyla sıkça gündeme geliyor ancak ayaklanma süreci Kürtler dahil azınlıklar için de yeni şartları tetikledi. Artık bölge yönetimlerinin azınlıklar konusunda 2011 öncesindeki haklar-eşitlik başta olmak üzere yaklaşımlarını sürdürmeleri pek olası görünmüyor.

- Savaş dönemlerinde kadınların ekonomiye katılması-katılmak zorunda kalması yeni bir şey değil elbette ancak eğitim-öğrenim hakkından küçük yaşta evlendirilmeye kadar birçok kronik sorunun altında görünmez hale gelen bölge kadınları açısından da olumlu sayılabilecek eğilimler ortaya çıktı. Savaş döneminde babasını-kocasını-oğlunu kaybeden eğitim görmemiş, çalışma hayatına tamamen yabancı kadınların fuhuş dahil istismara açık olduğuna dair binlerce örnek yaşandı-yaşanıyor. Kadınların topluma katılması, en azından ayaklarının üstünde durabilecek kadar iş hayatına dahil olması, kız çocuklarının eğitim hakkı ve henüz adı konulmamış olsa da kadın haklarına dair sorunların da sokaktaki insanların gündemine girmesi olumlu gelişmeler arasında. Ancak her yeni ve örgütlenmemiş eğilimde olduğu gibi bu olumlu gelişmenin de bastırılması riski söz konusu elbette.

Bölgeye dair konuşulması gereken çok konu ve başlık var ve her ne kadar çok kanlı süreçler de olsa olumlu sayılabilecek gelişmeler de doğurdu ayaklanma dönemi. Bölgenin ve bölge insanlarının geleceği açısından ayaklanma döneminin yarattığı sonuçların artık tanımlanması ve gerekli adımların atılması gerekiyor.

Bu arada sürekli yazıp çizdiğimiz kaos içindeki Orta Doğu’ya iyice benzememiz için çığırından çıkan seçim kara komedisinin sona ermesi temennisiyle #mazbatayıver

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa