17 Nisan 2019

Ya benimsin ya kara toprağın!

Sulukuleli Güldane gacının başına gece yarısı bir cin dikilir:

- Dile benden ne dilersen, dileğin yerine gelecek ama dileğinin bir katını da komşun Ferzande gacıya vereceğim.

Sulukuleli’nin, komşularından hiçbiriyle arası yoktur. Önce biraz mırın kırın eder ama bir kese altın da hiç fena olmaz diye düşünür. Cinden bir kese altın ister. Komşusu Ferzande’ye de iki kese altın gider.

Bizimkisi  ne yapsın, önce Ferzande çingenine iki kese altın gitti diye vahvahlansa da alışır.

Cin, yeniden gelir başına:

- Dile benden ne dilersen!

Haris Sulukuleli, boynunu büker ve cine yakınır:

- Ama sen Ferzande gacısına daha fazlasını veriyorsun, ben o zilli çingeni hiç sevmem.

Cin yasası bu, diye savuşturur cin efendi.

- Sana ne veriyorsam komşuna iki mislini vermem gerekiyor.

Sulukuleli, bu kez cinden bir ev ister, Ferzande gacının da iki evi olur.

Güldane gacı bozuldukça bozulur, sızlanması, şikayeti artar. Cini adaletli olmamakla suçlar:

- Gece yarısı benim başıma geliyorsun, komşum Ferzande şirreti evinde mışıl mışıl uyuyor, senden haberi yok ama onu da armağanlara boğuyorsun.

Gece yarısı cini, sakin karşılık verir:

- Komşunun kilerinden, ambarından gece yarısı çalıp çırptıklarına say!

Sulukuleli, yeniden boynunu büker:

- Başka bir şey vermeyecek misin bana?

Cin, cömertçe yeniden sorar:

- Dile benden ne dilersen! Sana dilediğini vereceğim ama komşun Ferzande gacıya da dileğinin iki katını yollayacağım:

Güldane gacı, öfkelenir ve cine diklenir:

- Te be bir gözceğizimi hemen kör edesin benim! Kör edesin de o Ferzande çingeninin iki gözü kör olsun!

***

Cinin lambasından bu kez üç gözü kör bir demokrasi garibesi çıktı. İktidar, kendi gözünü kör ederken muhalifinin de iki gözünü kör etme derdine düştü. Seçim sonrası sayım suyum krizinde de bu kıskançlık gizli.

İktidar, bana yâr olamayan başkasına da yâr olmasın diyor günlerdir. Sayımın biteceği yok ama iktidarın İstanbul aşkının karşılıksız çıktığını gördük.

Aşkın gözü kördür, derler. Aşk, aşığın tek gözünü değil iki gözünü kör etmiş. Maşukun da gözlerinin kör olmasını istiyor. İstanbul’un yeni âşığı da sandıktan çıkan cine dert anlatma derdinde.. İktidarsa ya benimsin ya kara toprağın öfkesinde hâlâ.

Öyküyü bilirsiniz:

Yargıç, delikanlıya sorar:

- Sevgilini neden öldürdün oğlum?

Delikanlı, ağlaya sızlaya:

- Çok seviyordum be hakimim!

İktidar,  ihanetlere boğduğu İstanbul’u öldüresiye seviyormuş meğer Aşkı karşılıksız çıkınca da kendi ihanet ve hilelerini yeni âşıkta aramaya başladı. Bulamayınca köpürdükçe köpürüyor. Bütün kurallarını kendisinin koyduğu bir oyunu oynamaya zorluyor halkı. Bu kez halk yutmayacak bu hileyi.

Çocukluğum yoksul İstanbul sokaklarında top peşinde koşturmakla geçti. Sıkılaştırılmış gazete kağıtlarından yaptığımız toplarla arsalarda tepişirdik. Şanslıysak mahallenin zengin çocuğunun topu da değerdi ayaklarımıza ama oyunun kurallarını da gıcır gıcır meşin topun sahibi mızıkçı, zengin velet koyardı ve biz yoksullar hep yenilirdik. Zengin oğlan yenileceğini anlayınca ya maçı durdurur, balkondan bakan babasına zırlayarak yakınır ya da topunu alır maç bitmeden evine kaçardı.

İktidar, o zengin oğlan çocukları gibi kıskanç, doyumsuz ve adaletsiz. Maç bitti, topu evine götürmek istediği gibi arsayı da evine götürmek istiyor. Bunun için her hileyi hurdayı deniyor ama bu kez olmayacak.

Maç bitti, o zengin oğlan çocukları ne kadar ağlasa da sonuç değişmeyecek.

Zengin Binali çocuk yenildi. Yenildiği için de evine çağırdığı gazetecilere şöyle mızırdanıyor:

“Bu seçim başlı başına murdar olmuş bir seçimdir. Murdar (pis) etin kavurması olmaz. Biz bir oyun peşindeyiz. Başka bir amacımız yok.”

Atasözünü duymamıştım. Güzel söz. Sanırım Erzincan’da sık kullanılıyor.

İstanbul’da “Kedi, uzanamadığı ciğere murdar der.” diye bir söz daha mı vardı ne?

Evet, siz bir oyun peşindeydiniz ama o oyun tutmadı. Halk, kendi oyununu yazıyor şimdi.

Tarih de böyle yazılır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et