19 Nisan 2019 20:36

Bu politikalar sürdükçe 'kızgın demiri soğutmak' mümkün mü?

Bu politikalar sürdükçe 'kızgın demiri soğutmak' mümkün mü?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Memur-Sen Genel Merkezinde "Dönem kızgın demiri soğutma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir... Türkiye ittifakı dönemidir" dedi.

Bu sözler liberallerde ve AKP’den hâlâ demokratik kimi adımlar bekleyen çevrelerde coşkuyla karşılandı!

Bu çevrelere göre, 2015’te yapılan 7 Haziran seçiminden beri, Erdoğan-Bahçeli ittifakının, muhalefeti “Ülke bekasının tehdidi”nden “Teröristlerle iş birliği içinde olmaya”, “dörtlü çete”den, “vatan hainliği”ne...kadar akla gelen her şeyle suçlaması “seçimin gereği”, bu nedenle de “normal sayılması gereken” bir tutummuş!

Anlaşılan o ki şimdi, önümüzdeki 4.5 yıl, seçim olmayacağı nedeniyle “normalleşme” dönemi olarak görülüyor.

Erdoğan, “Kızgın demiri soğutma” çağrısı yaptığı Memur-Sen’deki konuşmasında “Demiri soğutacak” değil, ama demiri daha da kızdıracak yeni bir malzeme attı. Vaktiyle zorla Memur-Sen’e geçirilmiş kamu emekçilerinin, ayrılma ve başka sendikalara geçme eğiliminin önünü kesmek için Memur-Sen’in arkasında kendisinin olduğunu ilan etti. Doğrudan müdahalesini sendikalar arasındaki rekabete kadar uzattı.

‘DEMİRİ KIZDIRAN OCAK'TA HANGİ ‘YANICI MALZEMELER’ VAR?

Elbette ki “Demiri kızdıran” sadece muhalefete yönelik sözler, suçlamalar değildi. Tersine, bu sözler uygulanan politikaların siyaset alanına yansımasıydı ve bu politikalar değişmedikçe de “Demirin soğutulması” bir yana daha da “kızacağı”nı söylemek gerçeği ifade etmek olur.

Çünkü öncesini bir yana bıraksak bile; “Demirin kızması”nı sağlayan ateşi harlayan “yakıt malzemesi”, hâlâ öylece yanmaktadır.

Bu unsurları;

“Çözüm süreci masası”nın tekmelenerek yıkılması,Terörle Mücadele Yasası’nda yapılan değişikliklerle, kişisel ve toplumsal özgürlüklerin kısıtlanması, iktidara yapılan her muhalefeti “terörle iş birliği” olarak gösterecek bir muhteva kazandırılması,HDP’li binlerce siyasetçinin cezaevine atılması, Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’nin eş başkanları ve milletvekillerinin de tutuklanarak legal siyaset alanı dışına itilmesi için girişimler yapılması,Türkiye’nin bir “gazeteci hapishanesi”ne döndürülmesi, halen 150 dolayında gazetecinin cezaevinde olması,Sınırın içi ve ötesine yapılan askeri operasyonlar, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığının içine çeken dış politikalar,İşsizlik, yoksulluk, geçim sıkıntısını ve başlıca nedeni olan ekonomik politikaların uygulanmasıyla halkın boğazının sıkılması,Grevlerin yasaklanması, devletin bütün imkanlarıyla patronların safında yer alarak, bütçenin, İşsizlik Fonu’nun tüm kamu kaynaklarının sermayenin yağmasına açılması, sınıfın kazanılmış haklarının tasfiyesi ve krizin yükünün işçi sınıfı ve halka yıkılması için yapılan girişimler, “Tek parti tek adam rejimi”nin inşası girişimleri ve bu amaçla demokratik kazanımlarının tasfiye edilmesi, seçimlere ve sonuçlarına müdahale edilmesi, yasama ve yargı yetkilerinin de tek adamda toplanması için yapılan düzenlemeler ve fiili girişimler... biçiminde sıralayabiliriz.

Bu politikalar devam ediyorsa, “Demirin soğutulması” da olanaklı değildir. Tersine “Demir kızmaya” devam edecektir!

KHK’Lİ SEÇİLMİŞLER VE CEZAEVLERİNDEKİ AÇLIK GREVLERİ

Nitekim önceki gün yapılan, seçim sonrasının ilk Hükümet toplantısı devam ederken, Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın açıklamaları da “Demiri kızdıran politikalara devam edileceğini” göstermektedir. Buradaki tek fark, bugün halkın, bu politikaların hayata geçirilmesi için Erdoğan ve hükümetinin arkasında “Türkiye İttifakı” olarak birleşmesinin istenmesidir.

“Demiri kızdıran” iç politika merkezli malzemelerden iki unsur ise, bugün sıcak gündemin en önemli sorunu olarak karşımızdadır:

Bunlardan birincisi; seçildikleri halde mazbataları verilmeyen KHK’li belediye başkanlarıyla ilgilidir. YSK’nin oluruyla seçime giren HDP’li belediye başkanlarına, seçildikten sonra “Siz KHK’yle kamudan ihraç edilmişsiniz. Öyleyse belediye başkanlığı yapamazsınız” denmesidir. Dahası yüzde 70-80’le seçimi kazanan başkanlara mazbataları verilmezken, o mazbatanın yüzde 20-25 oy alan AKP’li rakiplerine verilmesi ikinci bir haksızlık, hukuksuzluk olmuştur. Elbette ki bunu halk vicdanı kabul etmeyecektir ve yetkiyi elinde bulunduranların tutumlarında ısrar etmesi, “Demiri kızdıran ateşi” harlayacaktır!“Demiri kızdıran” ikinci güncel “yakıt” ise, “Öcalan üstündeki tecridin kaldırılması için HDP Milletvekili Leyla Güven ve cezaevlerindeki yüzlerce tutuklunun açlık grevidir. Gelinen aşama ise, “Hayati tehlike var” aşamasını bile çoktan aşmıştır. Ancak yetkililer, böyle bir olay yokmuş gibi davranarak; tutukluların ve Güven’in açlık grevini bırakmasını beklemektedir!

Önceki gün onlarca insan hakkı savunucusu, demokratik örgüt, vakıf ve siyasi parti yetkilileri açlık grevleri ve talepleriyle ilgili bir çağrı yaptı.

Ve elbette bu sorunlar böyle sürdükçe, sadece suçlayarak, eleştirerek “kızgın demiri” soğutamazsınız. Çünkü, açlık grevleri, “Kalorisi yüksek ve hızlı yanan bir yakıt”tır. Açlık grevleri uzadıkça da kamuoyu vicdanındaki kanama büyümektedir!

Yetkililerin, tutukluların taleplerini dikkate alarak, eyleme son verilmesi için bir an önce harekete geçmeleri; sadece siyasi değil bugün artık insani ve vicdani bir sorumluluktur da!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa