Güneş açtığında

Fotoğraf: Pixabay
SONU
Gök yarıldı. Yarısı kara, yarısı mavi. Karası köpürdü. Yağdı sel oldu. Önüne geleni sildi süpürdü. Mavisi açtı, açıldı. Işığını yaydı. Güller açtı, açtırdı gülleri. Gülen yüzleri. Karanlık karalığıyla, sel selliğiyle kaldı/kalacak.
IŞIDIKÇA
Buruşturulan bir top kağıt gibi çöpe atılacak hepsi. Dağları, denizleri, ırmakları, gölleri, ovaları, köyleri, kentleri kaplayan sis dağıldıkça. Sisle birbirinden uzak kalan, uzaklaşan/uzaklaştırılan insanlar, yan yana gördükçe birbirlerini. Işıdıkça gökyüzü...
UYKUSUZ
Kedinin tüylerini yalayan ince bir esintiyle uyandım varla yok arası sabaha. Gecenin ağırlığı üstündeydi. Kanatlanamadı gökyüzünü ağartmaya. Uykusuz kaldık.
NEREDELER
Çocuklarım öldü, sustu dilim. Bir bir öldürdüler onları, gözlerim kapandı. Evsiz, köysüz, mezarsız kaldı her biri. Ben yandım. Gökyüzü yandı. Yandık hepimiz. Çözüldü dilim/dilimiz. Çağırıyorum/çağırıyoruz hepimiz: Neredesiniz? Ses gelmiyor ne yerden, ne gökten. Bağırıyorum/bağırıyoruz hep birden günler, haftalar, aylar, yıllar boyu: Neredeler, neredeler? Ses vermiyor hiç kimse. Dilsiz hepsi.
GÜNLER
Gün geçti. Günler geçti geçip gidenlerle. Şimdi biz varız. Hepimiz. Sonu gelmeyen bir günle geçip gitmeden.
GÜNEŞ AÇTIĞINDA
Güneşin açtığını körler de görür. Soğuyan karanlık ısındığında, sular ığıl ığıl aktığında, kanat çırptığında kuşlar, öttüklerinde cıvıltıyla. Havanın gül kokan esintisiyle dağılan sıcak ekmek kokusundan sabahları. Güneş açtığında.
Evrensel'i Takip Et