26 Nisan 2019 20:35

1 Mayıs ve devlet

1 Mayıs ve devlet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ekonomik sistemler kendi dokularını kurar ve korur. Doğal olarak kapitalist sistem de kendi korunma araçlarını çevreye salar ve kendini korur. Kapitalizm bir ekonomi sistemidir, sermaye hakimiyetinin ekonomi sistemidir, emekçilerin sistemi değildir. Biz emekçiler her yıl 1 Mayıs’ı kutlarken devleti muhatap alıp, sermayeyi arka plana atarız. Emekçi kesim bu tavrı ile çok ciddi bir hata içine düşmekte ve mücadelede asıl olması gereken hedefi geri plana çekmektedir. Üstelik de bu aldatmacanın adına mücadele denmektedir. Mücadele iki kesim arasında yapılır. Bu mücadelede emekçiler bir kesimdir, ancak devlet doğrudan karşıt kesim değil, temsilci niteliğindedir. Emekçiler hiç düşünmezler ki, eğer sermaye ile emek aynı yolun yolcusu ise niçin bu kutlamayı birlikte yapmazlar!

Emekçi dostlarımız, 1 Mayıs meydanlarında gelenek uyarınca halayımızı çekelim de, ama aynı zamanda lütfen bir an olsun şöyle bir düşünelim: Şu makineleri kimler üretti ve nasıl oldu da bu muazzam kaynak patronların eline geçti? Oysa patronlar bu makineleri ne üretebilir ne de bir vidasını sıkabilirdi. Demek ki, sermaye dediğimiz makineler bizzat emek tarafından üretilmiştir. Emekçi kesim bu güzide üretimi yapıp patrona devrettiğinde, patron da bir aşama sonraki üretimde emeği işten çıkarıyor ve makineyi üretici güç olarak kullanıyor. Kısacası emekçi dedelerimizin alın teri ile üretmiş olduğu değerli varlıklar tümüyle bizim, yani emekçilerin aleyhine kullanmaktadır.

Arada devlet denen, hepimize eşit yaklaştığını ve hepimizi koruduğunu düşündüğümüz teşkilat zaman zaman kendisini ortaya atıp karşımıza çıkarak bu gizemli süreci perdelemektedir. Bundan dolayıdır ki, her 1 Mayıs günü kutlama (!) yapılacağı yer konusunda devletle karşı karşıya geliriz, ama içimizdeki baskılanmış olumsuz duygunun asıl müsebbibini göz ardı ederiz. Bu yıl Bakırköy’ü bizlere layık gören devlet, her yıl olduğu gibi, bu yıl da kamu düzenini korumak adına araya girmiş ve sermayeyi geri plana çekmiştir, daha doğrusu sermaye devletin arkasında kendini gizlemiştir.

Emekçi kardeşlerimiz, tabii ki vatan kutsaldır, onun üzerinde kurulu düzeni götüren devlet aygıtı da kutsaldır. Güzel de, nasıl oluyor da daima cefa çeken ve safa süren saflar ayrışıyor? Eğer böylesi oluşum kaderse, bu kaderi kim yazmış, bu kaderin koyucu ve koruyucunun kutsallık derecesi nedir?

Evet, bu vatanda bazılarını cefakar yapan, aynı zamanda vatanın üzerinde sefa süren grupları oluşturan güç devlet değildir. Bu güç hepimizi çevreleyen ve baskılayan sistem ve sistemin sahipleridir. Devlet aygıtının arkasında kendisini gizleyen yapı bir ekonomi sistemidir ve bu sisteme hiç çekinmeden adını veren de kapitalin sahipleri, yani patronlardır. Bu sistemin adı bundan dolayı kapitalizmdir. Emekçi dostlar lütfen sistemin adına dikkat ediniz, sistemin adı emeği, alın terini, cefayı tanımlamıyor, tam tersi sermayeyi ve patronu tanımlıyor.

Eğer ortamımızdan şikâyetçi isek, bunun asıl muhatabını ve onu temsil eden organı iyi tanımalıyız. Adresi yanlış seçersek, tanı yanlış olur, dolayısıyla her yıl tekrarladığımız oyunu algılayamayız, olayı kutlamaya dönüştürür, halayımızı çeker ve kendimizi aldatırken, bu arada da asıl hedefi mutlu kılmış oluruz.

Oysa açık ya da gizli olay ne bir günlüktür, ne de bir kutlamadır. Olay, uzun erimli ve bilinçli mücadeledir. Mücadelede taraflar vardır. Taraflardan biri emekçi kesim, diğeri ise devlet ya da hükümet değil, sermayedir. Bize kıdem tazminatı, enflasyon, işsizlik vb olarak yansıyan olumsuzluklar sermaye tarafından üretilen, sermayeye yarayan, fakat devlet ya da hükümet politikaları olarak algılatılan manevralardır. Devlet aygıtı, meselelerin derinden anlaşılamaması ve toplumsal huzurun sağlanması adına söz konusu politikaların müsebbibi ve potansiyel çözücüsü olarak gösterilmektedir. Hâlbuki hepimiz biliyoruz ki, işsizlikten, enflasyondan ve sair benzeri sorunlardan en çok rahatsız olan da sermaye değil, devlettir. O zaman meseleye biraz daha farklı yaklaşmak gerekmektedir. Sermaye, devletin öncülüğünde emekçi örgütlerini, sendikaları bölüyor, parçalıyor. Sermaye ve devlet sendikaların bir kısmına müzaheret ederken, diğer sendikalar üvey evlat muamelesine uğratılmaktadır. İşte, 1 Mayıs ruhu karşısında sermaye ve onun siyasal ajanının sendikalara karşı tutumu budur.

1 Mayıs’ı kutlayalım, halayımızı çekelim. Fakat bu ruhu bir günde tüketmeyelim; tüm ay boyunca seminer ve toplantılarla görüşümüzü ve ufkumuzu genişletelim. O zaman sermaye kendisi ile aramıza ne devleti ne de iş-işçi bulma kurumunu koyabilir. Yönetimde söz sahibi olduğumuzda, ülke politikasında hakimiyetimizi pekiştirdiğimizde siyasi kararlarda oluruz ve birilerinden himmet beklemeyiz.

Daha ileri mücadeleye doğru 1 Mayıs emekçi dostlara kutlu olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa