Cinsel şiddet
Fotoğraf: Envato
Geçtiğimiz hafta farklı illerde birçok çocuk cinsel istismara maruz kalırken, bir kadın da metrobüste cinsel saldırıya uğradı.
Bunlar sadece basında yer bulabilenler...
Metrobüsteki şiddet saldırganın sosyal medyada ifşa olmasıyla, Küçükçekmece’de iki çocuğun cinsel istismara uğraması ise infiale kapılan halkın ortaya koyduğu kararlı tepkiyle gündem olabildi.
Sosyolog Kayhan Geyik, Evrensel gazetesine yaptığı değerlendirmede, karakol önünde nöbet tutan Kanarya halkının “Artık dağılalım” diyen her megafon sesine “Biz susarsak failler aklanır” diye karşılık verdiğine dikkat çekiyordu.
Yine bu hafta basında yer alan bir diğer haber, halkın ‘cezasızlık’ konusunda duyduğu kaygılara tercüman olur nitelikteydi.
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre Ankara’da yaşları 11 ve 12 olan üç kız çocuğunu istismar eden saldırganın suçu sabit görülmüş ancak kendisine alt sınırdan hüküm kurulduğu gibi “iyi hal” indirimi de uygulanmıştı. Dahası çocukların avukatı Ayşe Nur Akdemir, duruşma hakiminin sanığa karşı “Ah yavrum, keşke cezayı erteleyebilsek ama kanun izin vermiyor” gibi bir söylemle ihsas- ı reyde bulunduğunu belirterek Adalet Bakanlığı ve CİMER’e başvurduğunu açıklıyordu.
Caydırıcı olmayan cezalar bir yana saldırgana yönelik bu tutum, istismar suçunun “etkisizleştirilmesi” ve “önemsizleştirilmesi” bakımından başlı başına ibret verici nitelikte. Toplumun adalet kurumuna güvenini sarstığı gibi, şiddete maruz kalanı suçlamaya yönelik yargı ve eğilimlerin baltaladığı hak arama sürecini daha da caydırıcı kılıyor.
Özellikle yetişkin kadınlara yönelik cinsel saldırılarda kadının yaşam tarzını, saldırganla arasındaki ilişkiyi, giyim kuşamını ya da özel hayatını tartışmaya açan toplumsal yargı ve eğilimler suçun gizli kalmasının başlıca nedenlerini oluşturuyor.
Öte yandan yapılan çalışmalar suçun gizlenmesi eğiliminin çocuk istismarı konusunda da son derece güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Farklı kaynaklar, olguların sadece yüzde 15’inin açığa çıkartılabildiğini gösteriyor.
İstismarcının aile üyesi olması, suçun ailevi bir sırra dönüştürülmesinin en önemli nedenlerinden biri. Bununla beraber ailenin “çocuğuna sahip çıkmamakla” suçlanması ya da gündemden düşmeyen “küçüğün rızası” tartışmaları saldırganların hayatını kolaylaştırırken suçun gizlenmesi eğilimini de güçlendiriyor.
Saldırganın güç gösterme, tahakküm kurma ve boyun eğdirme amacıyla doğrudan ilişkili olan cinsel suçlar, bu bağlamdan kopartıldığı ölçüde yapılan değerlendirmeler ve hatta yargılamalar saldırgana “gerekçe bulma” sürecine dönüşüyor.
“Kontrol edilemeyen dürtüler” ya da “hastalıklı ruh hali” gibi yaklaşımlar ise cinsel saldırıyı “münferitleştirmek” yanında saldırganı “masumlaştırmak” riski de taşıyor.
Oysa Türkiye Psikiyatri Derneği, cinsel saldırının bir “hastalık” değil suç olduğuna dikkat çekiyor. Saldırganların ruh hastası, alkolik vs. olduğu yönündeki yaygın kanaatin toplumsal tarama ve klinik çalışmalarla doğrulanmamış olduğunu belirtiyor. Çoğunlukla da doğru ile yanlışı ayırt etme yeteneğine ve saldırıyı gizleyebilmek için de önlem alma becerisine sahip olduklarının altını çiziyor.
- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kıdem tazminatı fonu 10 Haziran 2019 00:50
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50
- Eğitim işsizlik ilişkisi 28 Ocak 2019 00:17