3 Mayıs 2019

Denizler, Venezuela ve antiemperyalizm!

Denizlerin idam edilişlerinin 47. yıl dönümünün yaklaştığı bugünlerde Venezuela’daki darbe girişimi üzerinden bir antiemperyalizm tartışması yapılıyor. İşin ilginci bu tartışmanın en ateşli tarafında zamanında ABD emperyalizmi ve yerli iş birlikçilerine karşı mücadele eden Denizlerin karşısına ‘Devlet kuvvetlerinin yardımcı gücü’ olarak çıkan/çıkarılan bugünkü iktidarın temsilcilerinin olması. Öte yandan Venezuela Devlet Başkanı Maduro’nun 2018 temmuzunda Erdoğan’ın başkanlık töreni için Türkiye’ye gelmesi ve ardından Erdoğan’ın Aralık ayında Venezuela’yı ziyaret etmesi ile gelişen ilişkilerin Venezuela’daki darbe girişimi konusunda Erdoğan iktidarı karşıtı güçlerin belli bir kesiminde kafa karışıklığı yarattığını da belirtmek gerekiyor. Konu ile ilgili tartışılması gereken noktalardan biri de kimi liberal-sol çevre ve aydınların Venezuela’daki darbe girişimine karşı tutum alan herkesi (bu arada sosyalist partileri de) AKP iktidarının tutumuyla aynılaştıran bir yaklaşım göstermeleri.

Konunun farklı boyutları olduğu için tartışmaları birkaç başlık halinde özetlemekte yarar var.

Birinci olarak Denizleri ve yürüttükleri mücadeleyi hatırlamak/hatırlatmak bugünkü tartışmaları anlamak için neden önemlidir?

İkinci olarak, Maduro yönetimi ve Erdoğan iktidarı arasındaki ilişkileri nasıl değerlendirmek gerekiyor?

Bu soruyla bağlantılı olarak Venezuela’daki darbe girişimine karşı çıkmak, karşı çıkanları ülke gericiliği (Erdoğan iktidarı) ile aynılaştırır mı?

Sondan başlayalım.

Tarih emperyalizmin, kapitalizmin en saldırgan ve yayılmacı biçimi/aşaması olduğunu gösteren sayısız örnekle doludur. Uzağa gitmeye gerek yok. Bugün Suriye’de 2011’den beri devam eden savaşın temelinde Ortadoğu’da iki emperyalist güç -ABD ve Rusya- arasındaki egemenlik/paylaşım mücadelesi olduğu tartışma götürmezdir.

Öyleyse emperyalistlerin herhangi bir ülkeye yönelik saldırganlığına karşı açık tutum alınmadan bırakın sosyalist ya da devrimci olmayı, halklardan yana tutum alan bir güç de olunamaz. Burada can alıcı nokta bu ülkelerin yönetimlerinden değil, saldırı altındaki halklarından yana tutum almak; halkların kendi geleceklerini, nasıl yönetileceklerini ancak kendilerinin belirleyebileceğini savunmaktır.

Türkiye’deki iktidar gerçek anlamda antiemperyalist ya da ezilen halklardan yana olduğu için değil, Maduro yönetimi ile belli düzeyde bir çıkar ilişkisi kurduğu için Venezuela’da ABD destekli darbe girişimine karşı çıkmaktadır. Bu nedenle mesela Mısır’da İhvancı Mursi’ye darbe yapan Sisi’ye karşı tutum alıp Sudan’da darbeci El Beşir’i yıllarca desteklemiştir.

Demek ki, gerici bir gücün başka gerekçelerle darbe girişimine karşı çıkması sizin haklı gerekçelerinizi ortadan kaldırmaz.

Erdoğan iktidarının Venezuela’daki Maduro yönetimini desteklemesinin nedenlerine gelince…

ABD’nin Suriye’de Kürtlerle iş birliğini geliştirmesi sonrasında ABD ve Erdoğan iktidarı arasındaki ilişkilerin gerildiği ve Erdoğan’ın Avrasyacı güçlerle (Rusya, Çin ve İran’la) yakınlaştığı bir sır değil. Erdoğan ve Maduro arasında eğer ortak bir noktadan söz edilecekse bu, ABD’ye karşı Rusya ve Çin ile yakınlaşma siyaseti izlemeleridir. Yalnız bir farkla, Türkiye’deki iktidar batılı emperyalistlere büyük oranda bağımlıdır ve son S-400 tartışmalarında görüldüğü gibi bu ilişkileri ancak batılı emperyalistlere karşı bir koz olarak kullanmakla sınırlı bir tutum içindedir. Özetle Erdoğan iktidarı, Maduro-Venezuela ile ilişkileri geliştirirken bir yandan emperyalizme karşı halklardan yana görünüp olumlu bir imaj yaratmak, öte yandan bu ilişkileri kendisini baskılayan batılı emperyalistlere karşı bir koz olarak kullanmak ve elbette kendi burjuvazisine inşaat-petrol eksenli yeni bir pazar kapısını açmayı amaçlıyordu.

Venezuela’da Chavez’in zamanında “21. yüzyıl sosyalizmi” dediği yönetim ise, bırakın sosyalizmi kurmayı, kendi ülkesindeki tekelci burjuvaziyi dahi tasfiye etmeyen/edemeyen ulusalcı güçlerin iktidarıdır. Dolayısıyla sorunlu-sınırlı bir antiemperyalizmin ötesine geçemediği için Maduro yönetimi, ABD kuşatmasına karşı Türkiye’deki Erdoğan iktidarı gibi gerici güçlerle yakınlaşmakta bir sorun görmemektedir.

Son olarak Denizleri hatırlamak/hatırlatmak neden önemli?

Öncelikle başta da söylediğimiz gibi Denizler, ’68’in devrimci-yurtsever gençliği ABD emperyalizmine ve iş birlikçi hükümetlere karşı mücadele ederken bugün iktidarda bulunanlar o zamanlar ‘Komünizmle Mücadele Dernekleri’ ve ‘Milli Türk Talebe Birliği’ gibi derneklerde örgütlenip Denizlere karşı emperyalizm iş birlikçisi hükümetlerin yardımına koşan ‘yardımcı kuvvetler’ oldular.

Ancak Denizler halklarının çıkarlarını savunmak için yaşamlarını feda etmekte bile tereddüt göstermediler.

Bugün antiemperyalist görünmeye çalışan iktidar ve destekçileri ise, halkın değil; ancak ve ancak tekelci burjuva gericiliğin çıkarlarını savunmak ve emperyalistlerle pazarlık için antiemperyalist görünmeye çalışıyorlar.

Mesela bugün Venezuela’nın yanında olduğunu söyleyip “Kahrolsun ABD emperyalizmi” sloganını atan Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan gibi yazarlar acaba Obama, Rakka operasyonu için kapısını çalan Erdoğan’a olumlu cevap verip ABD Suriye’de Erdoğan iktidarı ile yürümeye devam etseydi, bugün ABD emperyalizmine karşı gıklarını çıkarabilirler miydi?

Bu sorunun yanıtını hepimiz biliyoruz.

O yüzden Deniz darağacına giderken ABD emperyalizmi ve iş birlikçi burjuva gericiliğe karşı “Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi”ni haykırdı. Bugün antiemperyalist görünmeye çalışan iktidar ise, Türk burjuvazisinin gerici-yayılmacı emelleri için kapalı kapılar ardında ABD emperyalizmi ile S-400 ve Kürtlere karşı operasyon pazarlığı yapıyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sermaye için iş birlikçi pazarlık

Sermaye için iş birlikçi pazarlık

Ekonomide sıkışan Erdoğan yönetimi; ABD Trump yönetimi ile Ukrayna konusundaki çelişkiyi fırsata çevirmek için Avrupa Birliği ile pazarlıkta. Hedefte Erdoğan iktidarının arkasındaki sermaye güçlerinin, yerli ve yabancı tekellerin iştahını kabartan AB’nin 800 milyar avroluk silahlanma pastası var. “Antiemperyalizm” diye pazarlanan bu adımlar emperyalistlere bağımlılığı daha da artıracak, fatura emekçilere çıkacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İktidar yoksullaştırdığı halkın imdadına yetişen kent lokantalarından rahatsız. Kent lokantasını öven Vedat Milor’a soruşturma açıldı.

Evrensel'i Takip Et