03 Mayıs 2019 20:09

Düşmek istediğimiz tuzaklar!

Düşmek istediğimiz tuzaklar!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir asrı geride bırakan birikimiyle sinema, her yıl öngörülemez örnekleriyle karşımıza çıkıp bizi şaşırtmaya devam etse de çoğu zaman “Gök kubbe altında söylenmedik ne kaldı ki” sözünü doğrularcasına tanıdık hikayelerle karşımıza çıkmaya devam ediyor.

Sinemada bildik hikayelerin ısıtılıp önümüze konması, klişelerin bu filmlerin içine serpiştirilmesi çoğu zaman ‘sıkıcı’ bir seyir deneyimi yaşatsa da bazı özel durumlar da ortaya çıkmıyor değil. Bildik formatların, tanıdık hikayelerin doğru biçimde kullanıldığı, samimiyet duygusunun yoğun olduğu yapımların seyirciyi sarıp sarmalamadığını kim söyleyebilir ki? Nihayetinde sinema yalnızca düşünsel bir uğraş değil, aynı zamanda korkmak, ağlamak, heyecanlanmak, gülmek ve kendimizi iyi hissetmek için de başvurduğumuz büyük bir sığınak.

Çektiği animasyon, belgesel ve kurmaca filmlerin yanı sıra ilk göz ağrısı kısa filmden asla vazgeçmeyen, 2004 yılında “Binta y la gran idea” filmiyle bu dalda Oscar’a aday gösterilen Javier Fesser imzalı “Şampiyonlar” da bu tür sığınak filmlerden. Film, sorunlu bir kahramanın dibe vuruşu ve hayatın anlamını bulacağı bir deneyimin ardından yeniden kendini bulması üzerine bildik hikaye anlatısını takip ediyor. İspanyol basketbol ligindeki önemli bir takımın ikinci antrenörü olan Marco Montes, kendini beğenmiş, kibirli bir adamdır. Aslında bütün bu haller korkularını bastırmak içindir. Çocuk istemediği için eşiyle arası bozulmuş ve annesinin yanına taşınmıştır. Bir maç sırasında başantrenör ile tartışıp onu itince kulüpten kovulur. O gece içki içip araba kullanırken polise yakalanınca hakim tarafından 90 gün kamu hizmetiyle cezalandırılır. Cezası ise zihinsel engelli bireylerden kurulu bir basketbol takımını çalıştırmaktır.

Tahmin edileceği üzere ilk başlarda kendi tabiriyle bu “geri zekalı” insanlarla ne yapacağını bilemeyen, onları küçümseyen Marco bir süre sonra onlarla kurduğu ilişkinin kendisini yeniden inşa etmesinde önemli bir etken olduğunu fark eder. O, bir arada olmak ve hayata tutunmak isteyen zihinsel engelli bireylerin hayatında fark yarattıkça, onların da kendi hayatına bambaşka anlamlar kattıklarını fark eder. Kriz anlarından birisinde eşinin de sürece dahil olmasıyla aralarındaki sorunların çözümü için de fırsat ortaya çıkar.

“Şampiyonlar”, sinemada defalarda örneğini gördüğümüz bir hikaye yapısına sahip. Ama bu klasik şemayı işletirken kendisini ayırt edecek özel hamleler yapmayı başarıyor ve seyircinin ilgisini çekiyor. Öncelikle engelli bireylerin dünyasını yalnızca başkarakterine değil aynı zamanda seyirciye de açıyor ve onların ön yargılarıyla oynuyor. Bunu yaparken de hikayenin içine ön yargılarla bezeli karakterler eklemeyi de unutmuyor. Başta Marco Montes olmak üzere.

“Şampiyonlar”ın dikkat çekici bir başka tarafı da spora dair söyledikleri. ‘Normal’ insanların sporu fiziksel kusursuzluk, kazanma duygusu, en yükseğe çıkma arzusu olarak kodladığı bir dönemde bu uğraşın birlikte hareket edebilmek, paylaşım ve dostluk gibi kaybolup gitmiş özelliklerini bir kez daha hatırlatıyor seyirciye. Önemli olanın kazanmak değil, yarışmak, birlikte mücadele etmek ve kolektif bir çabanın parçası olmak olduğunu gösteriyor.

“Şampiyonlar”, tamamen öngörülebilir bir şekilde açılıyor ve ilerliyor belki. Kendisinden önce defalarca geçilmiş yollardaki ayak izlerine basarak ilerliyor, yeni bir yola sapma ihtiyacı da hissetmiyor. Ama bunu yaparken her saniyesinde hakim olan samimiyet seyirciyi filmin içinde tutmayı başarıyor. Javier Fesser, kendisinden önce icat edilmiş sinema tuzaklarını ustaca kuruyor. Ama ilk başlarda biraz dikkatli davransak da bir süre sonra gönüllüce düşmek isteyeceğimiz tuzaklar bunlar.

ŞAMPİYONLAR

ORİJİNAL ADI: Campeones

YÖNETMEN: Javier Fesser

OYUNCULAR: Javier Gutiérrez, Alberto Nieto Fernández, Daniel Freire, Jesús Lago, Jesús Vidal,  Athenea Mata

YAPIM: 2018 İspanya  

SÜRE: 119 dk.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa