3 Mayıs 2019

Emek ve demokrasi mücadelesi daha da sertleşerek sürecek!

Erdoğan’ın, “Dönem, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi perçinleme dönemidir” diyerek yaptığı “Türkiye ittifakı” çağrısının “bir provokasyonluk” ömrü varmış! Kılıçdaroğlu’ya Çubuk’ta yapılan provokasyon.     

“82 milyon birlik olalım”, “Ne bu ayrılık gayrılık” diye yaptığı, “Türkiye ittifakı” açıklamasına, açıklamadan bir gün sonra Devlet Bahçeli, Antalya kampından tepki gösterdi.

Bahçeli, tepkisine daha net yanıt alabilmek için önceki gün 13 sayfalık bir muhtıra verdi. Özetle Erdoğan’a; “Lafı dolandırma, Cumhur İttifakından mı yanasın, yoksa Türkiye ittifakından mı, açıkça söyle!” dedi. Yani Erdoğan’ı açık tutum almaya zorladı.

‘TÜRKİYE İTTİFAKININ ÖMRÜ BİR HAFTA BİLE SÜRMEDİ

Bahçeli’nin muhtırasından 1 gün sonra Erdoğan, “Türkiye ittifakını Cumhur İttifakının alternatifi gösterenler fitne peşindedir”, “Terör örgütüyle el ele olanlar bizimle ittifak halinde olamazlar” diyerek, “Türkiye ittifakı” çağrısı üstünden öne sürdüğü bütün iddialarını geri almış oldu.

Erdoğan her ne kadar “Cumhur İttifakı” çağrısından geri adım atmıyormuş gibi yapsa da; gerçekte “Türkiye ittifakı” yerine  “beka, cumhur, millet, illet...” moduna dönmüş oldu. Siyasetten az çok anlayan herkes de bunu gördü. 

Kısacası, son günlerin sık kullanılan söylemiyle, Erdoğan’a “AKP’nin kurucu ilkelerine dönmesi” çağrısı yapan ve “Türkiye itttifakı”yla bu çağrılarına yanıt arayan liberaller ve AKP içindeki “Erdoğan’ın tek adamlığı”ndan hoşnutsuz kesimler, 10 gün içinde onun “Cumhur İttifakı” ayarlarına geri döneceğini ilan etmesiyle herhalde hayal kırıklığına uğramış olmalılar!

İstanbul seçimleri üstünden AKP’de seçim mağlubiyeti hazımsızlığının sürdüğü, dahası Davutoğlu ve Babacan’ın “yeni bir parti” (hatta partiler) kurma girişimlerinin artık kamuoyunca konuşulur hale geldiği koşullarda Erdoğan’dan bu türden açıklamalar gelmesi, elbette Erdoğan’ın sadece MHP karşısında değil, partisinin içinde de ne kadar zorda olduğunu göstermiş oldu.

ERDOĞAN, BAHÇELİ OLMADAN BİR ADIM ATAMAZ DURUMDADIR

Gelinen aşamada açıkça olan şudur: “Beka”yı merkezine alan bir siyasi mücadele, AKP’nin MHP’nin yedeğine düşmesini de geçerek; Erdoğan’ın Bahçeli’nin eline, AKP’nin de MHP’nin eline düşmesine yol açmıştır. Dolayısıyla Erdoğan, Bahçeli ne isterse onu yapmaya mahkum olan bir kulvara itilmiştir. Çünkü Bahçeli ve MHP desteği olmadan Erdoğan ve partisi Mecliste azınlık olacağı gibi artık herhangi bir genel ya da yerel seçimi kazanma gücünü de kaybetmiş durumdadır.

Gelinen aşama, MHP ve AKP’nin birbirine ihtiyaç duymasının da ötesinde, “tek parti tek adam yönetimi” için AKP’nin girdiği hattın kaçınılmaz sonucudur. Çünkü bu tekçi” anlayış, “beka sorunu”nun politikanın merkezine konulması örneğinde olduğu gibi MHP’nin programına karşılık gelmektedir. Ve bu hatta kaldıkça AKP’nin MHP’siz bir adım atması olanaksızdır.

Bahçeli ve partisinden, “tek adam yönetimi” inşasının AKP’nin “yumuşak karnı” haline gelmesini sonuna kadar kullanmaması ve bu “yumuşak karın” üstünden dayatmalarını yapmaması elbette beklenemezdi. Dolayısıyla Erdoğan’ın Cumhur İttifakını herhangi biçimde bozması, başka bir söyleyişle MHP’nin belirlediği sınırları aşacak bir takım yeni ittifaklara girmesi imkansıza yakın bir ihtimaldir. “Türkiye İttifakı” girişimi bu gerçeği Erdoğan’ın yüzüne çarpmıştır.

MÜCADELE HER ALANDA KESKİNLEŞEREK İLERLEYECEK

Bu yüzden de önümüzdeki dönem, AKP’nin “yumuşamak” bir yana, tersine yenilmiş olmanın bin kat daha büyük direnciyle ve ellerindekini korumak üzere sertleşeceği bir dönemdir. Bunun en somut örneğini İstanbul’daki yerel seçimde gördük, görüyoruz; daha da göreceğiz!

İstanbul’da “Seçimin yenilenmesi” için ortaya attıkları iddialar ve bu iddialarının temelsizliğine karşın devlet olanaklarını devreye sokmadaki pervasızlıkları da açıkça göstermektedir ki; AKP, 17 yıllık iktidardan sonra seçim sonucuna razı olarak iktidarı ve onun sunduğu imkanları bırakmak istemeyen bir partidir. Bu da demektir ki; önümüzdeki “dört-beş yıllık seçimsiz dönem” (Ki yaşananlara bakınca, dört-beş yıl sonra bir seçim olup olmayacağı da tartışma konusudur), siyasi mücadelenin çok zor koşullarda geçeceği bir dönemdir. Hele de yaşanan ekonomik kriz gözetildiğinde!

Giderek derinleşen ekonomik kriz karşısında, hükümetin, krizin faturasını işçi sınıfı ve halka çıkaracak önlemler almaktan başka bir seçeneği yoktur. Bu nedenle sadece siyasi alanda değil, emek mücadelesi alanında da mücadele hayli zorlu geçecektir.

Kısacası son birkaç hafta içinde yaşanlar; Cumhur İttifakının eldeki imkanları kaybetmemek için, kendisine muhalif gördüğü tüm güçleri çökerteceği bir döneme işaret etmektedir. İktidar bloku, muhalefetin bir seçenek olmaktan çıkarılması için, meşru olup olmadığına bakmaksızın, her yola başvuracak bir kulvara girmiştir.

İşçi sınıfı, halk ve muhalif siyasi güçler bu gerçeği görerek hareket etmek durumundadır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et