5 Mayıs 2019

Bugün Bir Mayısın üzerinden bir hafta geçti.
“Güncelliği geçti mi?​” yürüyemez durumda olsam da
Olsun!
Benim şunca yıllık yaşamımda her gün 1 Mayıs’tı…
Sesim soluğum çıkmasa da türkümüzü bağıra çağıra söyleyebilmekti
Aziz Nesin’le, Yaşar Kemal ile her gün Gümüşsuyu’ndan Taksim’e çıkmaktı.

Sık sık dura dura da olsa da Taksim’e ulaşmaktı. Kol emekçileri, beyin emekçileri…
Kimi kez çiçek bayramı diye adlandırsalar da, ya da bir başka türlü adlandırsalar da bir Mayıstı…
Bir kırmızı karanfil takmıştım yakama hep.
Kimi kez Yazarlar Sendikası başkanı olarak, kimi kez yaşdaşlarımla, yakın dostlarım olarak, kimi kez okul arkadaşlarımdan biri olarak üstümü başımı arasalar da… Arayan şaşkın, aranan umursamaz… TV de gösterseler de… Çocuğuma çoluğuma “vatan haini olarak tanıtsalar da; sayrı da olsam da, kimi kez yürüyemez durumda olsam da, Taksim’de oradan buradan ateş etseler de…
Bugün Bir Mayıs…
Çocuklarımla, torunlarımla Valdebağ’ a gittim. Orada yere uzandım. Toprağa, küçük otları, ezmeğe korkmadan.
Ne çok olmuş toprağa sırt üstü uzanmadığım, ağzımda bir küçük ot… Koca bir ağacın koca tacı altında… Koca bir dünyanın içinde yitip gitmeden…

Beni koltuklayıp götürdüler, yeni filizler vermiş koca ağacın altına. Ona “sağol varol” diyerek. Üstümdeki göğe, altımdaki toprağa… Gözlerim içime açık, kulaklarım içimi dinleyerek…

Ne çok süre geçmiş toprağa uzanmayalı?

Dağ başlarında, yıldızlara dalarak….

Genç yaşlı yanı başımda duyumsayarak… Hiç umudumu yitirmeden… 

Hiç ama hiç Bir Mayısları savsaklamadan…

Toprağa uzanmayı hiç unutmayın.

Yıllar sonra olsa da …

Bayramı doya doya içinize doldurarak.

Evrensel'i Takip Et