07 Mayıs 2019 19:59

Öcalan'ın açıklaması yeni bir sürecin işareti mi?

Öcalan'ın açıklaması yeni bir sürecin işareti mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 8 yıl sonra avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamanın öncelikle, kendisine uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle sürdürülen açlık grevlerine ilişkin yanı, hayatiyeti nedeniyle dikkatle beklenen kısmıydı. Öcalan bu konuda, “Direnişe saygı duymakla birlikte ölümle sonuçlandıracak konumlara taşınmasın” biçiminde açık bir mesaj verdi.

Ancak, yirmi yıllık cezaevi sürecinin çoğu tecrit koşullarında geçen Öcalan’ın mesajının bununla sınırlı olmadığı da açık.

YSK’nin İstanbul seçimlerini iptal kararının ardından, Öcalan’ın bu açıklamalarıyla YSK’nin kararı arasında paralellik kuran ve HDP’nin yeni süreçte CHP’nin adayına desteğine dair şüpheler içeren yorumlarla başlayalım. Yeni seçim tarihine ilişkin olarak HDP’nin tutumunun ne olacağına, yine HDP’nin kendisi karar verecek. Ancak, HDP’nin, eski eş genel başkanları dahil olmak üzere, çok sayıda siyasetçinin tutuklanmasına giden yolun, CHP’nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına verdiği destekle açılmasına ve 31 Mart seçiminde bir ittifak gücü olarak ismi zikredilmemesine rağmen CHP’ye İstanbul dahil belli yerlerde destek vermiş olduğu unutulmamalı.

Öcalan’ın avukatlarının kendisiyle 2 Mayıs günü gerçekleştirdiği görüşmeye dair açıklama metninin, kendilerine belirli bir gecikmeyle verildiği de düşünüldüğünde, bu zamansal denk gelmenin, bir ‘denk getirilme’ olarak yorumlanması, -eğer zamansal denkliğe dair bir yorum yapılacaksa- daha mantıklıdır. Ve Öcalan’ın açıklaması ile YSK’nin kararı arasında bağ kurarak, HDP’nin bundan sonraki tavrını mercek altına alanlar bunu, politikanın farklı gelişmeler arasında bir bağ kurma sanatı olduğunu düşünerek yapıyorlarsa, şunu da unutmamalılar; politika hem bir bağ kurabilme hem de ayrıştırabilme sanatıdır.

İttifakta adının dahi zikredilmediği bir seçimde CHP’ye destek vermiş olan HDP’nin, yeniden CHP’nin adayına destek verme kararı alsa dahi, yapılan bu tür yorumların, HDP’nin tabanında yaratabileceği etkiler de unutulmamalı.

Daha fazla uzatmadan Öcalan’ın açıklamalarına geçelim.

27 Temmuz 2011 tarihinden sonra Öcalan tarafından avukatları aracılığıyla yapılan açıklamadaki şu önemli vurguyla başlayayım: “Bizlerin İmralı’daki duruşu, 2013 Newroz Bildirgesinde belirttiğimiz ifade tarzının daha da derinleştirerek ve netleştirerek sürdürme kararlılığındadır. Bizim için onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır.”

Öcalan’ın, 2013 Newrozu’ndaki açıklaması ‘silahsız’ bir yeni dönem siyasetine vurgu içeriyordu. Öcalan, o açıklamasına atıf yaptıktan sonra, ‘onurlu bir barış ve demokratik siyaset çözümü esastır’ diyerek, aslında 1990’lı yıllardan itibaren PKK ile devlet arasında sürdürülen tüm temaslardan edinilmiş bir deneyimin sonunda, yeni bir çözüm sürecinin, ‘tanıma’ ve ‘güvence’ denklemine oturması gerektiğini ifade etmiş oluyor.

Öcalan’ın açıklamasında yer alan, “İnanıyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye’deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak; içinde bulundukları konumun, durumun Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır” vurgusu da, diğer bir önemli nokta. Öncelikle, iktidarın müzakere masasını devirmesinde, bu sürecin kendisini değil, HDP’yi güçlendiren bir süreç olduğu tespitiyle birlikte, Kürt hareketinin Suriye’de kazandığı yeni pozisyonun içerideki karşılığına dair yapılan tespitlerin etkili olduğu biliniyor.

Öcalan’ın Suriye’deki Kürt denklemine ilişkin bu açıklamaları, bu konudaki daha önceki yaklaşımlarıyla uyumludur ve onların bir devamı niteliğindedir.

Geçtiğimiz günlerde, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Avdi, Türkiye ile arabulucular vasıtasıyla dolaylı görüşmelerinin olduğunu ve mevcut sorunları diyalog yoluyla çözmeye hazır olduklarını söylemişti.

ABD’nin, Türkiye Suriye sahasında, Rusya-İran-Suriye denkleminden uzaklaştırıp, kendisinin de çıkarlarıyla uyumlu bir formüle kazanmak bakımından hem SDG hem de Türkiye ile temaslar sürdürdüğü de biliniyor.

Bunlar toplu olarak değerlendirildiğinde kuşkusuz Kürt hareketi, aynı zamanda Rusya ve Suriye ile de temaslar sürdüren bir aktör olarak kendi gerçekliğine uygun bir yol arayacaktır. Öcalan bu noktada, ‘onurlu bir barış’ ifadesiyle, başka güçlerin çıkarlarına karşı, kendi pozisyonlarına ilişkin genel bir çerçeve ifade etmiş oluyor.

Öcalan’ın açıklamasındaki diğer bir önemli nokta ise kullandığı üslup ve açıklamasının, kendisiyle birlikte İmralı’da bulunanların ortak imzasını içermesidir.

Öcalan daha önce, kendisini daha yukarıya koyan bir üslup kullanıyordu ve bunun devlet tarafında yarattığı rahatsızlığı tahmin etmek zor değil. Öcalan’ın son açıklamasındaki bu yeni üslup, öneride bulunan bir üsluptur. Bunun hem süreci kolaylaştırmak, hem Kürt hareketinin kendi gerçekliği hem de açıklamanın dört imzalı olarak yapılmasının toplamasına dair bir anlamı olabilir.

Peki bu açıklamalar yeni bir sürecin işareti olarak okunabilir mi? Öncelikle, en sert dönemlerde dahi, devlet ile Kürt hareketi arasında çeşitli düzeyde temasların sürdüğü biliniyor. Yeni dönemde de AKP iktidarının eğer yeni bir sürece adım atacaksa, bunu, öncelikle karşı tarafı en fazla gerileteceğini düşündüğü ve kendi çözümü olarak sunacağı bir biçimde yapmak isteyeceği açıktır.

Avukatları ile Öcalan’ın görüşmesinin mahkemeye yaptıkları itiraza verilen kararla mümkün olmuş olması da, hem AKP hem iktidar ortağı MHP açısından ‘yargının kararı’ deme imkânı veren bir formüldür.

Bundan sonrasında, bu açıklamalardan yeni bir yola varılıp varılamayacağı zaman içinde, çeşitli aktörlerin alacağı pozisyona bağlı olarak bir netlik kazanacak. Erdoğan’ın ilk açıklaması, “Çözüm süreci diye bir şey yok” oldu.

Ama, AKP Hükümeti daha önceki süreci de zaten, “Milli Birlik ve Beraberlik Projesi” olarak adlandırıyordu.

Dolayısıyla Erdoğan’ın bu ilk açıklaması, şu an durduğu zemin bakımında bir anlam ifade etse de, fotoğrafı bütünlüklü görmek için daha fazla zamana ihtiyacımız olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa