13 Mayıs 2019 20:07

Taşlar… Sopalar… Sanatçılar…

Taşlar… Sopalar… Sanatçılar…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Sayım suyum yok!.. Bunu saymıyorum. Haydi yeniden...” olasılığı üzerine epeyce yazmıştık. Ülke ölçeğinde iktidardan alaşağı olmanın başlangıcı saydıkları İstanbul’dan vazgeçemediler... Emirname... Kararname... ÖSYM Başkanı Ali Demir’in gözaltındaki süklüm püklüm halini göstermeler... “Hukuk”, yani guguk, öyle tecelli etti.

Sayılmadı. Film başa sarıldı. Yeniden oynanacak.

Bu arada, tabii, seçimler ve seçimlerle iktidar değişikliğine olan inançlar sarsıldı. Her şey ve herkes sınavdan geçiyor.

Kandırmacaların yanında ama ötesinde, bağırma çağırmanın dayanakları olarak, sömürü sisteminin devamını garanti eden kaba kuvvet ve zor aletleriyle koca makinenin önemi daha da görünür oldu, oluyor. Olağanüstü dönemlerde yaptırım gücüyle makine gizlenip saklanamaz hal alıyor, işte tüm haşmetiyle ortada.

Bir kurumun 7’ye 4’ü “olmaz” dedi mi seçim meçim hikaye oluyor: Haydi bir daha... Beğenilinceye kadar!

O kurum da “emir kulu” denecek. Öyle tabii!

Ama zaten görüyor ve biliyoruz, seçilmiş parlamento ne zamandır çalışmıyor, memleket oradan yönetilmiyor. Çalıştığında da grup toplantıları falan yapılıyor. Bir KHK, tamam. Yönetim KHK’lerle oluyor!

Daha, örneğin Y. Şafak’ın göstermelik Antiamerikancılığına rağmen hâlâ NATO ordusu durumunda olan ve S-400’lerle donatacağız diye tutturulan başka önemli kurumlarımız var. Yüz binlerce kadrosuyla hemen silme siyasal İslam tedrisatından geçirilmiş emniyet teşkilatımız, polisimiz var. “Yardımcılar” da yok değil. Milis teşkilatı türünden Sadat örneğin. Osmanlı Ocakları... Ve sivil bürokrasi. Devletin finansmanının başındaki damat beyimizle maliye bürokrasisi örneğin. Hani, hep “cek”-”cak”lı konuşarak ekonomiyi düzelttiğini/düzelteceğini sanan damat! Dolar yüzde 15 yükselmiş. O hâlâ “İnecek, her şey iyi olacak” diye milleti avutmaya çalışmada.

Cem Yılmaz, Athena’nın Gökhan Özoğuz’u, Yılmaz Erdoğan ve daha niceleri dayanamayıp “Her şey güzel olacak” diyorlar. AKP’nin tepetaklak yüzde 30-35’lere düşmüş olması ve olağan koşullarda daha da düşeceğinin görünmesi onları da cesaretlendiriyor, belli. Bir terslik yok!

Bahçeli alıyor sazı önce, veriyor veriştiriyor. YSK’li 7’liyi suçlayan Kılıçdaroğlu’ya da veriştiriyor. Siyaseti “erkeklik sorunu” yapma uğraşında, “Dokunulmazlığının kaldırılması için dilekçe versin, ilk imza benden” diyor. Allah Allah! Kendisi partisinde üstelik azınlığa düştüğünde Gn. Bşk.’lıktan istifa mı etmişti örneğin? Aynı çağrıyı yapan Erdoğan, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” demeyip yoksa C. Bşk.’ndan istifa mı etmişti? Neden etmiyorlar?

Hem Bahçeli hem Erdoğan’ın “Sanatçı sanatıyla konuşur” suçlaması yönelttikleri Yılmazlar, Özoğuzlar ne yapıyorlar ki? Hem de en iyi sanatçılarımızdan onlar. Yok onlar değil de, Hülya Koçyiğit’le MESAM’da Arif Sağ’ın karşısına siyaseten dikilen Yavuz Bingöl mü sanatçı? Sanatçılar da bölünüyorlar faşizmin dayatmaları karşısında. Çok doğal.

Çünkü faşizm sadece kandırmaca ya da hukukun katakullisiyle yetinmiyor. Seçimi tekrarlatıyorsa, kimse aynı eski koşullarda bir tekrar beklentisiyle hayal kurmasın.

Çubuk’ta Kılıçdaroğlu’ya yönelik linç girişimi bir provaydı. Mesajdı da. Taşlar havalarda uçuştu. Sopalarla demir çubuklar sallandı. Ve saldırgan “bizden” denip serbest bırakılarak eli öpülmek için kuyruklar oluşturuldu.

Sonra, İYİ Parti yanlısı Yeniçağ’dan Yavuz Demirağ’a beyzbol sopalarıyla saldırıldı. Demirağ’ı tanımam, yazılarını okumadım, programlarını izlemedim. Ama tanımam gerekmiyor. Öldüresiye dövüldü. En son Erdoğan’ın “manevi kızı” Göknur Damat “İmamoğlu’ya destek” deyince bıçaklandı.

Belli ki girilen “tekrar” yolunda elden gelen arda konulmayıp mümkün olan her şey yapılacak! Belki silahlar... Belki tutuklamalar... Belki...

Kolay olmayacak, gitmek istemeyeceklerdir. Ancak yeni bir yola girildiği ve rejimin sonunun başlangıcında olunduğu da ortadadır.

Eskiden seçimler ve parlamento yetersiz kalıyor gerekçesiyle darbeler yapılırdı. 12 Mart’ta örneğin böyle olmuştu. 12 Eylül’de. Ve AKP’nin yolunu açan 28 Şubat’ta da.

Şimdi de “Darbeye karşıyız” denip darbe üstüne darbe yapılıyor. Darbeler yalnızca bir türden değildir ki. OHAL ve KHK darbesi de olur, YSK darbesi de. Tümü tek adam rejiminin ataklarındandır.

Hiçbirine eyvallah denemez, denmemelidir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa