'Dersim' yasaklandı, 'Cumhuriyet devrimleri' kurtuldu!
Fotoğraf: Envato
Dersim’de Belediye Meclisinin aldığı ilk kararlardan biri de belediyenin kayyumdan alınmasının bir sembolü olarak kayyumun astığı ‘Tunceli Belediyesi’ tabelası yerine tekrar ‘Dersim Belediyesi’ tabelasının asılması oldu. Ancak valiliğin mahkemeye yaptığı başvuru sonrasında mahkeme bu kararla ilgili yürütmeyi durdurma kararı aldı. Yani belediye binasına halkın iradesini temsil eden meclisin kararı doğrultusunda ‘Dersim’ adının yazılması yasaklandı.
Belediye Meclisinin aldığı ‘Dersim’ kararı sonrasında gerek medyada ve gerekse sosyal medyada konu ile ilgili çok yönlü tartışmalar yürütüldü, yürütülüyor…
Konu ile ilgili medyada en fazla ilgi gören yazılardan biri de Sözcü’den Soner Yalçın’ın ‘Bu Ne Telaş Yoldaş’ başlıklı yazısı oldu.
Soner Yalçın TKP’li Başkan Fatih Maçoğlu’ya hitaben yazdığı yazısında ‘Tunceli’ yerine ‘Dersim’ tabelası asılması kararının “HDP kompleksi” olduğu, sosyalizm yerine “feodalizm gericiliğine” teslim olunduğu, bu kararın “patenti ABD’ye ait etnik siyasetin sonucu” olduğu vs. gibi şeyler söylüyor. Özetle yazara göre ‘Tunceli’, “cumhuriyet devrimlerini” ve Dersim ise “feodal gericiliği” sembolize ediyor.
Burada Soner Yalçın’ın iddialarına geçmeden önce TKP ve Maçoğlu’nun açıklamalarına da bir iki cümleyle değinmek gerekiyor.
Maçoğlu, konuyla ilgili açıklamasında “İl makamının (valilik) oluru olmazsa karar uygulanmaz. İl makamının oluruna göre davranacağız” diyor. Belediyeyi halkla birlikte yöneteceğini söyleyen bir başkanın söylemesi gereken sözler değildir bunlar. Elbette Maçoğlu’ndan yasağa rağmen tabelayı değiştirmesini beklemiyoruz ama en azından ona düşen valiliğin kararına uyacaklarını değil, bu kararın (yasağın) halk nezdinde yok hükmünde olduğunu/olacağını söylemektir.
TKP Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada ise “Tüm kaynakları tüketip, ciddi bir borç yükü bırakan kayyumdan devralınan bir belediyede bu görev için tek bir saati bile en iyi şekilde değerlendirmek gerekiyorken Türkiye Komünist Partisi açısından tabelanın değiştirilmesinin gündeme gelmesi yersiz olmuştur” deniliyor. TKP, kayyumun bıraktığı sorunları tabelayı değiştirme kararının yersiz olmasının gerekçesi olarak öne sürüyor. Oysa başta da söylediğimiz gibi kayyumun astığı tabelayı değiştirmek belediyenin artık halk güçleri tarafından yönetildiğini göstermek bakımından sembolik bir değer taşımaktadır. Bu bakımdan ne anlamsızdır, ne de yersizdir!
Ancak TKP’nin bu “yersizlik” tespitinin altı biraz kazıldığında ulusal soruna dair demokratik görevleri reddeden ve Dersim isminin gündeme getirilmesini “kimlik siyaseti ekseninde” atılmış bir adım biçiminde değerlendiren yaklaşımını görmek şaşırtıcı olmuyor.
Gelelim Soner Yalçın’ın söylediklerine…
Kürtlerin çeşitli biçimler altında gündeme gelen ulusal hak istemli kalkışmalarının “feodal gericilik”, “aşiretçilik” vb. olarak damgalanıp devletin bu kalkışmalara karşı uyguladığı şiddetin meşrulaştırılması yaklaşımı yeni değil. Ancak cumhuriyet rejiminin hem Kürtlerin ulusal hak istemli kalkışmalarını “feodal gericilik” olarak damgalaması ve hem de bu kalkışmalara karşı Kürt feodalleriyle, aşiret reisleriyle işbirliği yapması -tıpkı bugünkü koruculuk sisteminde olduğu gibi- size de biraz garip gelmiyor mu Soner Bey?
Kurtuluş Savaşı sürecinde Türkler ve Kürtler, Amasya Protokolü’nden başlayarak iki asli/kurucu unsur olarak tanımlandı. Bu konuda M. Kemal’inde söyledikleri biliniyor. Fakat cumhuriyet rejimi, o dönem Kürtlerin ulusal hareket olarak güçsüzlüğünün de etkisiyle Türk burjuvazisinin çıkarları temelinde bir ulus-devlet olarak inşa edildi. Türk, dönemin Adalet bakanlarından Mahmut Esat Bozkurt’un söylediği gibi artık bu ülkenin yegâne efendisi oldu. “Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı.”
İşte Kürtlere yönelik ‘Şark Islahat Planı’ bu temelde devreye sokuldu. Yeni rejim için ‘çıban başı’ olarak görülen yerlerden biri olan Dersim, devletin “ıslah” adı altında yürüttüğü baskı politikalarının ve katliamların önemli merkezlerinden biri oldu. Dersim adının değiştirilmesi, bu “ıslah” kapsamında 1935 çıkartılan ‘Tunçeli Kanunu’ ile gerçekleştirildi.
Dolayısıyla Dersim yerine Tunceli adının kullanılmasının cumhuriyet rejiminin sınırlı da olsa getirdiği kimi demokratik kazanımlarla alakası yoktur. Aksine Dersim adının yasaklanması, cumhuriyetin sınırlı kazanımlarının değil; tekçiliğinin sembolüdür. Kürtlerin eşitlik mücadelesini “gericilik” olarak damgalayan bu tekçi zihniyet, bu rejimin 95 yıldır gerçek anlamda demokratik bir rejim haline gelememesinin de en önemli nedenlerinden biridir.
Bu arada bugün belediye binasına Dersim tabelasının asılmasını engelleyen rejimin başında bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zamanında (başbakan iken) CHP’yi sıkıştırmak için meclis kürsüsünde devletin Dersim’de yaptığı katliamları uzun uzadıya anlattığını da söylemeden geçmeyelim.
Hal buyken Soner Yalçın gibilerinin telaş yapıp kendilerini üzmelerine gerek yok.
Bakın işte, tek adam rejimi ‘Dersim’ tabelasını yasakladı ve ‘cumhuriyet devrimleri’ kurtuldu!
Gözünüz aydın!
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49
- Erdoğan’ın ‘Filistin davası’ ve hamasetin örtemediği gerçekler 07 Ekim 2024 04:57
- Ortadoğu'daki ateş Türkiye'ye barış getirir mi? 04 Ekim 2024 04:51