Şampiyonluğun, altından kalkması hiç de kolay olmayan büyük zorluklarla mücadele edilerek ve aynı zamanda ciddi engeller aşılarak kazanıldığını anlatmak önemli tabii. Böylece ülkenin, vasata bile ancak zaman zaman ulaşabilen düşük düzeydeki futbol ortamında, bu düzeye gayet uygun bir performans göstererek elde ettiğiniz şampiyonluğu olduğundan daha değerli göstermiş olursunuz ve sonuçta hiç kimsenin aklına oynadığınız futbolu sorgulamak gelmez... Bir tür hipnotize etme hali. Neyse ki Fatih Terim sezon boyunca hem kulüp hem de bireysel olarak çektiklerini, sosyal medya hesabından “Siz hepiniz, biz tek” temalı hikaye şeklinde anlattı da, olup bitenleri öğrenmiş olduk!..

Zaten lafın içine; büyük camia, büyük takım, büyük marka, inanç, birleşme, zihinsel bütünleşme, sinerji, dua, enerji, birlik ve beraberlik söylemlerini kattınız mı, gönülleri bir kez daha fetheder, olası sorgulamaların önünü en başından kesersiniz...

Soyuttan somuta geçmeyi bir türlü başaramıyoruz!.. Sergilenen futboldan da anlaşılacağı üzere ortada sözü edilecek pek bir bilgi yok. Ehh, bilgi ve onun gerektirdiği teknik değerlendirmeler söz konusu olmayınca ortalık atmalı, tutmalı ve bolca gaz vermeli soyut kavramlara kalıyor haliyle…

Terim’in anlatısına göre, başından sonuna kadar hiç yılmadan, usanmadan dört bir taraftan kendilerini kuşatan kötülüğün mimarlarıyla mücadele etmişler!.. Kötülük de öyle sıradan değil haa… Organize kötülük!.. İsmi bile ürkütücü!.. Ama aynı zamanda amatör boyutu da var. Bu da işin içine ister istemez bir naiflik ve acemilik katıyor. Yoksa amatörlük vurgusuyla, “Kötülük yapmayı bile beceremiyorlar” mı demek istiyor?

Sahadaki mücadelenin bir benzerini saha dışında kendilerine karşı kurulan kötülük ittifakına karşı da göstermek şampiyonluğu daha bir anlamlı kılıyor!.. Üstelik bütün bu kötülüklerin unutulmaması, unutturulmaması uyarısını yapmaktan da geri durmuyor Terim. Gerilim ona her zaman lazım ne de olsa…

Ceza aldığı için tam11 maçta takımının başında sahaya çıkamadığından yakınarak kendisini mağdur pozisyonda gösteriyor. Sanki PFDK’nin kendisine özel bir garezi varmış da durup dururken keyfinden bu cezaları vermiş gibi. (Burada, Başakşehir maçındaki olaylardan dolayı Terim’in 3 maç daha ceza aldığını hatırlatalım) Ceza almayı gerektirecek davranışlarda bulunursan, elbette ceza alırsın…

Kışkırtmayı ve gerilimi seven Terim’in aldığı cezaları mağduriyet şeklinde göstermeye çalışması şaşırtıcı değil. Cezanın 11 maçta kaldığına şükredeceği yerde mağdur rolüne bürünerek kışkırtıcılık yapmayı sürdürüyor.

Aslında Terim’in burada iki şey üzerinde düşünmesi ve kendisini sorgulaması lazım. Öncelikle, “Niye en çok cezayı ben alıyorum” sorusunun cevabını arayarak işe girişebilir. Bunca deneyimine karşın, saha kenarında rakiplere ve hakemlere yönelik saldırganca davranışlar sergilemekten vazgeçmediği sürece, cezadan kurtulamayacağını bilemiyor mu?

Ayrıca, tam 11 maç başında bulunamadığı takımının şampiyonluğa ulaşmasından sonra kendi ağırlığını da sorgulayabilir. Öyle ya, sezonun neredeyse üçte birinde saha kenarından yönetmediğin takım şampiyon oluyor. Böyle bir durumda insan, çalıştığı yerdeki varlığının hangi ihtiyaca karşılık geldiğini sorgulamaz mı? Bu tablodan pekala “Terim’in Galatasaray’a ihtiyacı var ama acaba Galatasaray’ın Terim’e ihtiyacı var mı” tartışması çıkabilir…

“Biz onlarla rakip bile değiliz, aynı yollardan yürümedik, rütbemiz farklı, kategorimiz farklı” ifadeleriyle rakiplerini küçümseyip aşağılaması da başka bir garabet. Elde edilen başarıları çok daha değerli ve anlamlı kılanın rakiplerinin gücü olduğunu bile düşünemiyor. Nasıl bir kompleks, nasıl bir kibir söz konusudur ki insana bu kadar densizce laflar söyletebiliyor…

Arada şükrederek ve minnet ederek Allah’ın adını anmayı da ihmal etmiyor Terim. Allah’ın kendilerine iltimas geçtiğine ciddi ciddi inanmış görünüyor. Burada da “Allah her zaman iyinin, doğrunun, dürüstün yanındadır” mesajı var elbette. Yani daha açık bir ifadeyle, “Biz temiziz (iyiyiz), diğerleri kirli (kötü), bu nedenle Allah bize yardım ediyor” demek istiyor…

Şurası kesin ki, bir yerde Allah’ın adı “yardımcı bir faktör” olarak sık sık anılıyorsa, dualara sığınılıyorsa, hakemler başarısızlığa bahane yapılıyorsa, birtakım düşmanların kurduğu kirli tezgahlardan söz ediliyorsa, taraftar en ciddi kozlardan biri olarak görülüyorsa ve şans, kader, kısmet, totem gibi saçmalıklar ağızlardan düşmüyorsa, orada cehalet çok derindir…

Bu tür lafların, bir anlamda doğrudan futbolumuzun düzeyini yansıttığı söylenebilir…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et