Pençe harekatı, bora füzesi ve beka meselesi!
Türkiye, ‘ateşkes’ dönemlerini bir tarafa bırakırsak Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalar konusunda tarihinin en sakin yazlarından birini geçiriyor. İşte böylesi bir dönemde Milli Savunma Bakanı Akar’ın yönettiği operasyon görüntüleri eşliğinde TSK, Irak Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Hakurk’ta PKK’ye yönelik ‘Pençe Harekatı’nı başlattı. Operasyonda en çok öne çıkarılan konulardan biri de ‘milli füze’ Bora’nın ilk kez gerçek hedeflere karşı kullanılması oldu.
‘Tek adam ittifakı’nın 31 Mart yerel seçimlerinde güç kaybettiği ve güç kaybını durdurabilmek için bir dayatmayla İstanbul seçimlerini tekrar ettirdiği bir dönemde iktidar ve medyası, güç ve yırtıcılığı sembolize eden ‘pençe’ adını verdiği harekat ve ‘milli füze’ Bora ile övünmemizi istiyor olabilir. Ancak bu durum başlatılan operasyon ile ilgili yanıtlanması gereken sorular olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Mesela uzunca bir süredir Kuzey Suriye’de Fırat’ın doğusundaki Kürt oluşumunu (SDG’nin yönetimindeki bölgeler) ‘beka meselesi’ yapan iktidar ne oldu da dümeni Hakurk’a kırdı?
Gerek coğrafi nedenlerden ve gerekse PKK’nin hareket kabiliyeti nedeniyle Kandil bölgesindeki kamplara yönelik operasyonların askeri etkisinin sınırlı olduğunu genelkurmay başkanları bile söylemişken böylesi bir zamanda bu operasyon neden yapılıyor?
Ve askeri etkisi sınırlı olan bu operasyonun hangi siyasi hedefleri olabilir?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Suriye’de bugüne kadar ABD ve Rusya arasındaki çelişkileri kullanarak kendisine hareket alanı yaratan Erdoğan iktidarı, hem ABD ve hem de Rusya engeline takıldığı için Fırat’ın doğusuna operasyonu geri plana atmak zorunda kaldı.
Çünkü Rusya, bu operasyon isteği karşısında ‘Adana Mutabakatı’nı hatırlatarak sınır güvenliğinin Suriye rejimine bırakılması gerektiğini söylüyor. ABD ise, Kürtlere yönelik operasyon isteyen Erdoğan iktidarına, Kürtlerin varlığını tanımaya dayalı bir ‘güvenli bölge’ önerisi sunuyor.
Böylesi bir tabloda Hakurk’a operasyon, Suriye’de eli bağlanan Türkiye’deki iktidarın bölgedeki (Ortadoğu) egemenlik mücadelesi ve bu temelde yapılan pazarlıklara bağlı olarak zayıflayan elini güçlendirmeye yönelik bir hamle olarak öne çıkıyor.
Bu noktada ‘Güvenlik Uzmanı’ Abdullah Ağar’ın operasyon ile ilgili değerlendirmesinde “TSK’nin imkan ve kabiliyetlerinin ispat edilmesi” ve “İrade, kararlılık ve caydırıcılığının görülmesi” başlıklarını öne çıkarması dikkat çekiyor.
Ağar’ın değerlendirmesi, operasyonda neden özellikle Bora füzesinin reklamının yapıldığı sorusunun da yanıtını veriyor.
Ağar’ın söyledikleri şöyle okunabilir: Erdoğan iktidarı, bu operasyon ile öncelikle ABD-İran geriliminin öne çıktığı bir dönemde bölgesel denklemde ihmal edilmemesi gereken bir güç olduğunu göstermeye çalışıyor. Öte yandan bu operasyon, kendini bölgede ‘hak’ sahibi gören bir iktidarın yayılmacı emellerini de ortaya koyuyor.
Burada operasyon nedeniyle İran’a geçen PKK/PJAK güçleri ile İran rejim güçleri arasında yaşanan sınırlı çatışmalar üzerinden İran’ın da operasyona dahil olduğu/olacağı biçiminde yapılan haber ve değerlendirmelere değinmeden geçmeyelim. İran, Türkiye’deki Erdoğan iktidarının öncülüğüne soyunduğu ve ABD tarafından desteklenen Suriye’ye müdahalenin daha başlarında (2011 sonbaharında) bu müdahalenin kendisini kuşatma stratejisinin bir parçası olduğunu gördüğü için PJAK ile ‘ateşkes’ ilan etmişti. Dolayısıyla İran’ın bugün doğrudan ABD’nin hedefinde olduğu koşullarda ve üstelik Suriye’deki pozisyonuna da etkisi olabilecek bir şekilde Kürt güçleri ile çatışmayı göze almasının kolay olmadığını belirtmek gerekiyor.
Peki, bu operasyonun PKK’ye yönelik hedefleri yok mu?
Elbette var. Özellikle Suriye’deki gelişmelere bağlı olarak Öcalan ile olası görüşme-pazarlıklara açık kapı bırakmak zorunda kaldığı bir dönemde Erdoğan iktidarı, Kürt hareketini çok yönlü olarak kuşatmak ve inisiyatifi tamamen eline almak istiyor.
Gelelim operasyonun iç siyasetteki hedeflerine…
Sizce iktidar borazanı medya neden ağız birliği etmişçesine Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun bu operasyon karşısında sessiz kaldığı haberlerini yapıyor?
Çünkü Erdoğan iktidarı bu operasyonu sadece dış politikada değil, iç politikada da bir güç gösterisi olarak kullanmak ve dolayısıyla güç kaybını durdurmak istiyor. Böylece muhalefeti iktidarın gücü karşısında boyun eğmeye, beka söylemine yedeklenmeye zorluyor. 31 Mart seçimleri döneminde tutmayan beka söylemini bu kez PKK’ye yönelik operasyon üzerinden yeniden üretmeye ve bu söylemin karşısında duran muhalif kesimleri de ülkenin güvenliğini tehdit eden güçlerin destekçisi gibi gösterip terörize etmeye çalışıyor. Öte yandan CHP’nin ‘zayıf karnı’na da oynayarak operasyon üzerinden “terörizmle mücadele” konusunda Kılıçdaroğlu’yu geçmiş dönemlerde olduğu gibi iktidarın politikalarına yedeklenmeye zorlayarak 23 Haziran’daki İstanbul seçimleri öncesinde CHP ve Kürt seçmen arasındaki köprüyü olabildiğince tahrip etmeye yönelik bir strateji izliyor.
Özetle ‘Pençe Harekatı’, askeri hedefler temelinde yapılan bir operasyondan çok içeride ve dışarıda oldukça sıkışan Erdoğan iktidarının siyasi hesapları kapsamında gündeme getirilmiş bir operasyon olarak duruyor. Operasyonda havaya fırlatılan Bora füzeleri ise, kendi bekasını kurtarmak için güç gösterisi yapan iktidarın ‘aa havaya bak’ numarası olarak anlam kazanıyor!
Evrensel'i Takip Et