"Balık baştan kokar" meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Resmi rakamlara göre şimdilik seksen iki milyon civarındaki nüfusumuzla hep beraber tıklım tıkış doluştuğumuz “vatan” adlı gemimizle “muasır medeniyet” denen o meçhul yön, o meçhul ufuk her ne halt ise, işte tam da o istikamete doğru güya yol alırken, zaman zaman şu koskoca ummanda önümüze çıkan kayalıklara yanlışlıkla bindirmemek veya sis, fırtına gibi tabii afetlerden mümkün mertebede korunmak için öncelikle kaptanıderyalarımızın deneyimlerine sığınıp, ardından da bu konudaki maharetlerine güveniyoruz evelallah!
Ancak gelmiş geçmiş, her biri yek diğerinden “usta” olan kaptanlarımızın önlerindeki gavur icadı pusulalarına, radarlarına, iletki, gönye, pergeller eşliğinde rengarenk kalemlerle çizdikleri haritalarına rağmen, gemimiz karaya oturup yavaş yavaş su almaya başladığında, bu kez de hepimiz bir ağızdan avaz avaz feryat figan ederken, diğer yandan da tez elden bir cankurtaran simidini bir an önce kapmak için kendi aramızda kıran kırana, saç saça baş başa mücadelemizi sürdürüyoruz...
Sinüs, kosinüs, tanjant, kotanjant falan feşmekan derken, bilumum trigonometrik hesaplarla; en “uygun”, en “doğru” yolu kendilerince belirleyen kaptanlarımızın, bu bapta çizdikleri rotanın ardından gemimiz kör şeytanın marifetiyle kayalıklara tosladığında, yine can havliyle birbirlerimizi ezip, itekleyip, tekmeleyip tutunacak bir dal ararken, bu arada kaptan köşkünden deneyimli reislerimizin gür sesleri megafonlar sayesinde imdadımıza yetişiyor çok şükür!
“Aynı gemideyiz... Batarsa hep beraber birlikte sulara gömülürüz!..”
Aslında neredeyse hemen her konuda milletçe başımız sıkıştığında, reislerimizin verdikleri “Aynı gemideyiz” komutuyla sözüm ona silkinip, titreyip sonra da gerek dahili, gerekse harici bilumum problemlerimizi el birliğiyle çözüp, böylece “vatan”ımızın kazasız belasız engin denizlere açılması için elimizden gelen her türlü fedakarlıktan kaçınmayacağımızı zırt pırt dillendirip, hatta bunun için seksen türlü yemin ediyoruz ama, nafile!
Nafile, çünkü atalarımızın buyurduğu “Balık baştan kokar” deyiminin ne denli yerinde, bu tespitlerinin ne kadar isabetli olduğunu, özellikle son zamanlarda vatan adlı teknemizin dümeninde kurulup oturan reislerimizin her geçen günün ardından giderek kokuşan icraatlarına, hele hele mesela daha düne kadar en “emin”, en demokratik seçim sistemimizden yana demli çay demlerken, şimdilerde bunu inkar edercesine giriştikleri koltuk kavgasının henüz hangi karakolda nasıl sonuçlanacağını bilmediğimiz bir “macera”nın eşiğinde olduğumuza göre, demek ki balıkların önce baştan koktuğunu vurgulayan ecdatlarımız galiba yerden göğe kadar haklılar mı, kim bilir Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30