3 Haziran 2019

Göç ve ticaret savaşları

ABD Başkanı Donald Trump’ın 30-31 Mayıs 2019 tarihlerinde Twitter hesabından yaptığı son açıklamalar, Meksika ekonomisi için önemli bir sorunun ortaya çıkabileceğinin habercisiydi. Trump, ABD’ye doğru düzensiz göçün büyük ölçüde güney sınırından gerçekleştiğini ve “Meksika’nın yıllardır ABD’yi sömürdüğü” de göz önünde bulundurulduğunda artık cezalandırılması gerektiğini söyleyerek Meksika’dan ithal edilen tüm ürünlerde 10 gün içinde yüzde 5 gümrük artışı uygulanacağını ilan etti. Aynı zamanda Trump, Meksika’yı uyuşturucu kartelleri ve insan kaçakçılarının yönettiğini, bunun değişmemesi durumunda da gümrüklerin inmeyeceğini, böylece zaman içinde Meksika’ya yerleşmiş bulunan ABD menşeili sermayenin de geri dönmesinin sağlanmış olacağını da ekledi.

Şüphesiz bu durum ABD ile gerçekleştirdiği dış ticarette yılda yaklaşık 130 milyar dolar fazla veren, imalat sanayiinin ve özellikle otomobil endüstrisinin büyük ölçüde ABD’ye yapılan ihracata dayandığı ülkede, önemli bir endişe yarattı. Trump’a cevap olarak Başkan López Obrador da Twitter üzerinden ağır bir biçimde “korkak olmadıklarını ama çatışma ve savaş yerine müzakereden yana olduklarını” ilan ederek ABD’ye, Dışişleri Bakanı başkanlığında bir heyet yolladı. NAFTA’nın kabulünden beri Meksika ekonomisinin büyük ölçüde ABD ve Kanada’ya eklemlenir hale gelmesi, Meksika’nın dış ticarette çeşitliliği sağlayamayarak ABD’ye bağımlı olmasının yarattığı sakıncaların belki de ilk büyük sonucu, 2008 finansal krizi ile görünür hale gelmiş, ABD ekonomisindeki daralmadan Meksika ekonomisi çok önemli bir biçimde etkilenmişti.

Bugün belki de ikinci defa bu bağımlılığın ne gibi sonuçlar yaratabileceğine şahit oluyoruz. ABD’de sayıları yaklaşık 50 milyona yaklaşan göçmenlerin ülkeye giriş rotası, ABD’nin vize politikalarını sertleştirmesinden bu yana kaçınılmaz olarak güney sınırı ve Meksika’dan geçmekte. Özellikle Kuzey Üçgeni olarak adlandırılan Guatemala, El Salvador ve Honduras’tan gerçekleşen Orta Amerikalı göçü Meksika’nın güney eyaletlerinden başlayarak 3-4 farklı rota üzerinden kuzey sınırına doğru bir göç hattı oluşturuyor. Son yıllarda Orta Amerikalıların yanında Haiti ve Küba kaynaklı göç hareketinin de dahil olduğu bu kalabalık hatta, göçmenler sadece zor yolculuk şartlarından değil, aynı zamanda uyuşturucu kartellerinin birbirleri ile savaşının da ortasından geçmekte, her sene binlerce göçmen kaybolmak, öldürülmek ve hatta köleleştirilmekle karşı karşıya kalmakta.

Ancak son yıllarda bu zorluklara Meksika’nın ABD baskısı ile değişen politikasına bağlı olarak yerel kolluk kuvvetlerinin tutumu da eklemlenmiş durumda. ABD’nin son yıllarda sınırda yakalayarak ülke dışına çıkardığı Orta Amerikalı sayısı önemli bir biçimde azalırken, Meksika’nın kuzey sınırına ulaşmadan ülke içinde yakalayarak sınır dışı ettiği Orta Amerikalı sayısı önemli bir oranda artışa geçerek ABD’nin yakaladığı göçmen sayısını geçmiş bulunmakta. ABD’nin baskısı sonucunda, asıl hedefi ABD olan ama Meksika’da tıkalı kalmış göçmen sayısı bugün 1.2 milyon kişiyi aşmış durumda. Genellikle ülkelerine güvenlik sorunları yüzünden dönemeyen bu göçmenler ülkenin güneyinde Tapachula kuzeyinde Juarez gibi sınır kentlerinde sıkışmış durumda bulunuyorlar.

Aslında Trump idaresi Meksika’ya baskı uygulayarak bir taşla üç kuş vurmuş oluyor; hem aslında Obama döneminde başlamış bulunan sıkı göçmen politikaları ile iç politikada hedef şaşırtarak tabanını tahkim ediyor, hem yasadışı göçmenleri sebep göstererek Meksika’ya karşı verilen dış ticaret açığını daraltmayı umuyor, hem de AMLO idaresini istemediği bir alana sıkıştırıyor. Çünkü bu tavrın Meksika ekonomisi üzerindeki etkileri ise mevcut hükümeti zor durumda bırakacak kadar derin olması kaçınılmaz.

Evrensel'i Takip Et