Tekrar edilen İBB seçimlerinde, YSK’nin yine eski seçim kurulları ile seçimin yapılmasına karar vermesi tartışılıyor. 
Herkes YSK’nin bu kararına şaşırıyor. Çünkü, YSK bazı seçim kurullarının bazı sandık kurullarının memur olması gereken başkan ve üyelerini memur olmayanlardan seçmesi nedeniyle seçimin yenilenmesine karar vermişti ve memur seçmeyen seçim kurulları ve seçim kurulu müdür/müdireleri hakkında suç duyurusunda bulunacaktı. YSK’nin bu kararının hukuka aykırı olmasının yanı sıra pratik uygulama olanağı da yoktu. Onun için bu absürd durum ortaya çıktı. Nasıl mı?
Seçim kurulları başkanları hakimdir. Onun için bir hakim hakkında savcıya suç duyurusunda bulundum, savcı da ifadesini aldı ve hakkında iddianame hazırladı diyemezsin. Öyle olması için hakimin ağır bir suçtan suç üstü yakalanması ya da terör örgütü üyesi olarak suçlanması ve bu nedenle hakkında soruşturma açılması lazımdır. Hatta, AKP bir ara bu nedenle ‘FETÖ’ falan diye ağzında bazı laflar geveledi ama buna cesaret edemedi. Sözün kısası seçim kurulu başkanı hakimin yargılanması için HSK’ye şikayette bulunman gerekir. HSK şikayeti inceledikten sonra hakimlerden savunma ister. Bu süreç en az bir ay sürer. Daha sonra HSK toplanıp hakimlerin yasaya aykırı bir fiil işleyip işlemediğine karar verir. Böyle bir fiil söz konusu ise bu fiil disiplin hukukuna mı, ceza hukukuna mı aykırı olduğunu tespit eder. Soruşturmaya halel getirecek bir durum yoksa hakimi açığa alamaz. Hakim bütün bu süreçte hâlâ masumdur ve görevine devam eder. Bu görev içinde seçim kurulu başkanlığı da vardır. Seçim kurulu başkanını HSK ya da başka bir kurum görevden alıp atayamaz. O ilçenin en kıdemli hakimi seçim kurulu başkanıdır. Ancak emekli olursa (İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanı gibi) ondan sonraki kıdemli hakim yerine gelir. Yani, 23 Haziran Seçimine kadar olağan yasal koşullara göre seçimin iptal gerekçesi olarak belirttiğiniz seçim kurulları başkanlarını değiştiremezsiniz.
Seçim kurullarının müdür/müdireleri için de benzer bir süreç geçerlidir. Onlar da memur olduğu için savcılık doğrudan ifade alıp iddianame hazırlayamaz. Şikayet dosyasını önce memurun bağlı olduğu idari kuruma gönderir. İdare, olayı soruşturmam için bir incelemeci seçer. İncelemeci müdür/müdireyi savunma yapmaya çağırır. Müdür/müdire savunma yaptıktan sonra incelemeci bir rapor hazırlar. Cezalandırma isterse memurdan bir kere daha savunma istenir. Bütün bunlar için uyulması gereken asgari süreler vardır. Yani, 23 Haziran’a kadar hiç bir müdür/müdireye disiplin cezası veremezsin, dava açılması için savcılığa kovuşturma açılması kararı gönderemezsin. Bunları yapamadığın süre içinde de müdür/müdire seçim kurulunda çalışmaya ve sandık kurullarını belirlemeye devam eder.
Bir hukukçunun bilmesi gereken bu süreci YSK bilmiyor mu? Elbette biliyor. Hepimizde iyi biliyor. O halde niye o meşhur kararı veriyor? Çünkü, öyle emir alıyor. Yürütmenin başının baskısına dayanamıyor. Ya da yürütmenin taleplerini gönüllü olarak emir telakki ediyor. Bu emiri yerine getirmek için de hukuku ve mevcut yasaları yok sayıyor. Çiğnemekten çekinmiyor.
Zaten onun için de yürütmenin başı onların bu seçimde de işlevini görmesi için Anayasaya aykırı olarak görev sürelerini bir sene uzatıyor. 
Balık kokarsa tuzlarsın. Tuz kokarsa ne yaparsın?

Evrensel'i Takip Et