“Yarı yol” ya da gerçeği görmek!
Fotoğraf: Envato
Burjuvazi ve onun çıkarlarını temsil eden, o çıkarların ifadesi olan politikaları savunanlar için, halk kitlelerinin yönünü, yolunu, hedefini “şaşırması”, egemen konumlarını sürdürebilmelerinin başlıca koşullarından biridir. Kapitalistler, işçilere, kendileri olmaksızın iş bulamayacaklarını ve aç-yoksul kalacaklarını söyleyerek “yedikleri kaba tükürmemelerini” isterler! Hakim sınıf konumları ve ekonomik-mali çıkarları yönetim organları (devlet ve onu oluşturan kurumlar) tarafından korumaya alınanlarla bu mekanizmayı işleten ya da ona çivi-menteşe olma işlevini üstlenmiş olanlar, sermaye devletini “devlet baba” olarak gösterir ve herkesi ona sahip çıkmaya çağırırlar. Dişinden tırnağına silahlı bu mekanizma, bu aygıt, bütün dişlileriyle birilerinin (sermaye sahipleri-kapitalistler), başkalarına karşı (genel olarak işçi ve emekçiler, kent-kır yoksulları, küçük üreticiler ve küçük mülk sahipleri) vurucu gücü, sopası, yıldırıcı makinesi olarak işlev görür.
Suskuyla boyun eğilir ve istenen, buyurulan yapılırsa, sorun da olmaz! Ama, sömürülüp ezilenler birey, grup ve sınıf halinde haklarına uyanarak hakları için ve sömürü ve baskıdan kurtulmak üzere hareket etmeye koyulmuşlar ya da koyulma ibareleri vermeye başlamışlarsa, “cehennemin ateş topları”yla vurulmaları, beklenilmeyen bir durum olmaz, olmayacaktır.
Bu “ateşin kudreti”, sömürücü sınıfların temsilcilerince “ayak takımı” olarak adlandırılanların itiraz gücüne, itirazın güç ve kuvvetine göre ayarlanır! “Lafla yola gelmeyenin hakkı kötektir!” diyerek bir de “mesel” ya da “atasözü” düzeyine çıkarılan boyun eğdirme amaçlı politika, içinde bulunulan dönemin “hasas meseleleri”yle takviye edilmeye; “iç ve dış düşman”, “ülke ve milletin kaderi”, “beka”, “milli çıkar”, “ezan ve bayrak” söylemiyle kabullendirilmeye çalışılır.
AKP yönetiminin yanına MHP yönetimini de alarak sürdürdüğü yerel seçim kampanyası, devlet cihazının bu her iki açıdan da en vurucu biçimiyle kullanıldığını bir kez daha göstermiş oldu. Saray iktidarı sözcüleri, sadece “rakip adaylar”ı karalamakla kalmadılar, ellerindeki aygıtın güç ve olanaklarını bütün muhaliflerine karşı en etkili biçimde kullandılar. Burjuva devlet iktidarını, onun sağladığı olanaklarla edinilen zenginlikleri ve yağma için açtığı rant kanallarını elde tutmaya devam edebilmek için, “yakası açılmamış küfürler”den, yalan ve hilenin her türlüsüne, baş vurmadık yöntem ve araç bırakmadılar. Hedef şaşırtma taktiklerini çeşitlendirerek uygulamayı sürdürüyorlar.
Bir tür çözülüş ve çürüyüş sürecinden geçiliyor. Kitlelerin büyük çoğunluğunda güvensizlik ve “terk” eğilimi güç kazanmaya başladı. İşsizlik, yoksulluk ve pahalılık artmaya devam ediyor. Genç kuşaklardan, siyasal yalan ve entrikanın “yemi”ne atlayanların oranı düşüyor. Rutin hale getirilmiş savaş tatbikatları ve milyarların bomba ve kurşun halinde harcanması, krizin tahribatını daha da yıkıcı hale getiriyor.
Bir dönemler, “kelle koltukta-kefen elde dolanmak”tan söz eden iktidar sözcüleri ise, hedef şaşırtmak için, olmayanı var, olmamışı olmuş göstermeye devam ediyorlar. Erdoğan, İstanbul’un “Konstantinopol yapılmak istendiği”ni söyledi. Yardımcıları Karadeniz bölgesinde dolanarak, Trabzon ve Giresun’a dek giderek, kendisi de Trabzonlu olan CHP’nin adayının “Pontus” yani “Rum olduğu”nu söyleyerek taa oralardan İstanbul’daki Trabzonlu, Giresunlu ve diğer kentlerden Karadenizlilere, “Bir Rum’a oy verilmemesi” çağrısı çıkaracak denli “şaşırmış” durumdalar! Irkçılık ve Yunan düşmanlığı bir yana, “kendi ülkesinin insanları”nı milliyet kökenlerine göre bölüp düşmanlaştırarak erki elde tutmaya çalışacak denli “şirazeyi kaçırmış” durumdalar! AKP Genel Başkan Yardımcısı Canikli’nin, Giresun’daki konuşması, içine düştükleri açmazdan kurtulmak için baş vurulmadık “silah” bırakmayacaklarının binlerce delilinden biridir. İstanbul seçimlerini “Pontuslulara karşı savaş” benzeri bir “savaş” olarak gördüklerini açıklayan Canikli’nin sözleriyle AKP ve Erdoğan iktidarı, “Topal Osman”a sığınacak denli açmazdadır.
Bu durum Türkiye’nin tüm milliyetlerden işçi ve emekçileri için uyarıcı olmalıdır. Erdoğan iktidarının sürdürdüğü kampanya, yönetimi elde tutmak ve sürdürmek için başvurmayacağı yöntem ve araç olmayacağının da göstergesidir. “Reform” ve “iyileştirilme” kavramları, balığa atılmış oltaya takılan yanıltıcı yem işleviyle yüklüdürler. Onlara kanmak, “kötülükler deposu”ndaki silahlarla vurulmak olacaktır. Gerçeğin farkına varmak, kendi çıkarlarına uyanmanın ve kurtuluşa yol almanın yolunu açar. “Yolun yarısı” da denir. Burjuva “seçenekler”in sınırlarına kapanmayı reddederek “Tek adam tek parti yönetimi”ni İstanbul’da yenilgiye uğratmak, burjuva iktidar gücü ve partilerinin saflarındaki kaygı ve çelişkileri artıracak, sermayenin saldırılarına karşı mücadele kararlılığı ve moral gücüne güç katacaktır.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40