Kıdem tazminatı fonu
Fotoğraf: Envato
Nisan ayında açıklanan programda, 2019 sonuna kadar tamamlanması öngörülen yapısal reformlar kapsamında kıdem tazminatı da yer alıyor. Nicedir gündemde olan fon tartışmalarının özünde ise kıdem tazminatının işverene yüklenen bir ödeme yükümlülüğü olmaktan çıkartılması var.
İşveren cephesinin uzun zamandır beklediği bu uygulama, esneklik stratejisinin bir parçası olarak, iktidarın pek çok politika belgesinde daha önce de yer aldı. Şimdi ise buna ek olarak, derinleşen ekonomik kriz koşullarında iktidarın artan fon ihtiyacının da altını çizmek lazım.
Öte yandan fonlarda biriken paraların bankacılık sistemi aracılığıyla sermayeye nasıl aktarıldığını geçen seneki işsizlik sigortası fonu deneyiminden hatırlıyoruz. Emek gücüyle geçinenleri işsizlik riskine karşı korumak üzere ayrılan kaynaklar, kamu bankaları aracılığıyla sermayeye aktarılmış ya da sermaye kesiminin bu bankalarda yarattığı zararı telafi etmek için kullanılmıştı.*
Kıdem tazminatı fonuyla yapılması planlanan değişikliğin amacı ve sınıfsal niteliği ise çok daha belirgin. Açıklanan programda bireysel emeklilik sistemine entegre edilecek kıdem tazminatı fonundan söz edilirken, sistemde biriken fonlar çerçevesinde şirketlerin çok daha kolay, ucuz ve uzun vadeli finansman olanağı bulacakları vurgulanıyor.
Mevcut durumda kıdem tazminatı hakkından yararlanamayan işçilerin varlığı, bu hakkın işçiyi feshe karşı koruyan işlevlerinin ortadan kaldırılmasının başlıca argümanı haline gelmiş durumda. İşçilerin kıdem tazminatı hakkını güvence altına alabilmek için işvereni bu yükümlülükten muaf tutmak gerektiği ileri sürülüyor.
Patronun tazminat ödemekten muaf tutulması ise işten çıkarmaların kolaylaşması demek. Zaten tazminatın fona devrinin esneklik stratejisinin ayrılmaz bir unsuru olması da buradan ileri geliyor.
Kıdem tazminatı hakkına güvence getirilmesi hem bir ihtiyaç hem de mecburiyettir. Ancak “güvence” söylemi altında ilave sınırlandırmalar getirmek ise bir hak telafisi olmayıp mevcut eksikliklerin istismarı anlamına gelir.
Açıklanmış bir taslak olmadığından tazminat tutarı bakımından bir sınırlandırma olup olmayacağını henüz bilmiyoruz. Bununla beraber, tazminat miktarı ne olursa olsun, yeni düzenlemenin işçiler açısından daha güvencesiz çalışma koşulları anlamına geldiği çok açık.
“İş güvencesi ve işsizlik sigortasının olduğu bir sistemde kıdem tazminatının işçiyi feshe karşı korumasına gerek yok” yaklaşımı ise sınıf ideolojisinin yansımasından başka bir şey değil.
İşveren örgütlerinin başlıca argümanı olan bu yaklaşım, işçilerin kazanılmış haklarının birbiriyle ikame edilmesi yoluyla bir kısmının ortadan kaldırılması esasına dayanıyor.
Kaldı ki, gerek işsizlik sigortası gerekse iş güvencesi düzenlemelerinin kapsamı dikkate alındığında, patronların ileri sürdüğü bu tezin gerçekte bir karşılığı olmadığı da görülüyor.
* İşsizlik Sigortasının Gerekçesi; https://www.evrensel.net/yazi/82412/issizlik-sigortasinin-gerekcesi
- Ekonomik kriz ve piyasa ideolojisi 25 Ağustos 2019 23:30
- Anayasa Mahkemesinin barış bildirisi kararı 05 Ağustos 2019 00:20
- Kamuda TİS süreci 21 Temmuz 2019 23:56
- Sömürünün en derinine, ayrımcılığın her türüne maruz kalmak: Mülteci işçiler 01 Temmuz 2019 00:09
- Kale Kayış işçileri 19 Mayıs 2019 20:07
- Cinsel şiddet 28 Nisan 2019 19:58
- Seçim sonrası 07 Nisan 2019 20:55
- İşçilerin can güvenliği 24 Mart 2019 20:37
- Kadın emeği 03 Mart 2019 20:40
- Tanzim muhalefeti 17 Şubat 2019 23:30
- Sendikalaşma oranları 04 Şubat 2019 00:50
- Eğitim işsizlik ilişkisi 28 Ocak 2019 00:17