12 Haziran 2019

Yaşlanmak ya da ihtiyarlamak

İhtiyarlıyor muyuz yoksa yaşlanıyor muyuz? Yaşlanmak yaş almaktır dün adına bugünden ve bir anlamda bedene dairdir. İhtiyarlamak ise ruhumuza dair bir evredir. Misal çok yaşlanınca gözlerimiz, ihtiyarlayınca ruhumuz körelir.

Yeni bir araba aldığınızda ilk bakım veya garanti süresi için “şu kadar kilometre veya şu kadar yıl” şartı çıkar karşımıza. Arabanın yaş tanımı için tek başına miladi takvim yılı yetersiz addedilir. Ya insanlarda?

Yaş, kronolojik ve biyolojik yaş olarak iki biçimde açıklanmaktadır canlılar için. İnsan yaşamının, doğumdan şu ana kadar olan bütün dönemlerini kapsayan süreçtir ‘kronolojik yaş’. Biyolojik yaşlanma ise, zamana bağlı olarak anatomi ve fizyolojimizdeki değişiklikler ile ortaya çıkar yani yıpranma belirleyicidir.

Diyelim ki bir annesiniz. Bir anne ne zaman ihtiyarlar, ne zaman yaşlanır? Günler mi insanı ihtiyarlatır, yoksa yaşamınızdan çalınmış zamanlar mı ya da yaşamamışçasına salt soluk aldığımız anlar mı? Sağlıklı bir bebek doğurmuş, okutup büyütmüş bir anne gün gelip de muğlak bir nedenle yavrusu mahpushaneye konduğunda ne eyler? O anne için M.Ö. ve M.S’nin karşılığı milattan değil ‘mahpustan önce ve sonradır’ artık. Öncesi yaşlandırıyorken, sonrası ihtiyarlatır anbean.

Baskı dönemleri kitlelerin heyecanını sönümlendirir, umut kırıcılığı, bezginlik ve yılgınlık ile harmanlanmış karamsarlık saçarak korku iklimi yaratır. Tam da bu nedenle uzayan her baskı rejimi hem toplumu hem de tek tek bireylerin ekseriyetini yaşlanmanın ötesinde ihtiyarlatır. Üstelik bu bir istenmeyen sonuç olmayıp tercihtir. 

‘Toplumsal yaşlanma’ diye bir tanım olsa da ‘toplumsal ihtiyarlama’ henüz literatürde yer bulamadı. Tıp bilimi toplumsal yaşlanmayı ‘doğumda beklenen yaşam süresi’, ‘toplumun ortalama yaşı’ gibi göstergeler bağlamında değerlendiriyor. Misal, yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 4’ten az ise genç nüfus, yüzde 4 ile yüzde 6.9 arasında ise olgun nüfus, yüzde 7-yüzde 10 arasında ise yaşlı nüfus, yüzde 10’un üzerinde ise çok yaşlı nüfus olarak tanımlanmaktadır. Oysa bu yaklaşım baskıcı rejimlerin mağduru kitleler için kifayetsiz olup yeni bir ihtiyarlık indeksi oluşturmak elzem.

Her ne kadar Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 1963 yılında yaşlıları “45-59 yaş için orta yaşlılar, 60-74 yaş için yaşlılar, 75 üstü için ihtiyarlar” diye kronolojik olarak üçe ayırsa da bu tanıma itirazlar var. Günümüzde yaşlanmanın terminolojisinde kronolojik, biyolojik, fizyolojik, psikolojik, sosyo-kültürel, ekonomik ve toplumsal yaşlanma yer bulsa da ihtiyarlığa dair kavramsallaştırma eksiklikler içeriyor.

Bu bağlamda ülkelerin mutluluk, barış, olumlu deneyim, hukukun üstünlüğü vb. endeksleri kıyaslamalı veriler sunmakla kalmıyor aynı zamanda o toplumlarda insanların yaşlı mı yoksa ihtiyar mı kılındığının da ipuçlarını içeriyor. Misal Gallup’un 2019 Küresel Memnuniyet Araştırması’nda “en az olumlu deneyim yaşayan ülke Afganistan ama Türkiye de sondan dördüncü. Yine Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 126 ülke arasında 109. ve Küresel Barış Endeksi'nde 163 ülke arasında 149. sıra ile sonlarda geliyoruz. Gel de ihtiyarlama!

Denebilir ki, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi salt seçim olmanın ötesinde önem arzediyor. Ya usulünce yaşlananlar ülkesi olacağız ya da ihtiyarlar ülkesine doğru sürükleneceğiz...

Sağlıcakla kalın. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et