İşçi hakları ile ilgili olarak son yıllarda üzerinde en çok tartışılan ‘kıdem tazminatı fonu’nun 23 Haziran seçimi sonrasında yeniden gündeme gelmesi bekleniyor. İktidar temsilcileri her fırsatta ‘herkesin memnun olacağı bir sistem’ oluşturulacağını iddia etse de, böyle bir ihtimal söz konusu bile değil.

Türkiye ekonomisinin temel rotasının çizildiği 24 Ocak 1980 kararları ve sonrasında hayata geçiren ekonomik istikrar programları ile birlikte çok sayıda fon kuruldu ve işletildi. Ülke ekonomisinde yaşanan istikrarsızlık nedeniyle, özellikle ‘zorunlu tasarruf’ amacıyla oluşturulan fonların tamamı zarar ettiği için zaman içinde tasfiye edildi. 

Türkiye ekonomisi açısından olumsuz sicile sahip fon kavramı ‘Belirli bir iş için ihtiyaç duyulduğunda harcanmak üzere ayrılıp işletilen para ya da mali kaynak’ olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin ‘fon ekonomisi’ uygulamaları adına oluşturulan açık ve gizli fonlarda bugüne kadar sadece fondaki paraları kullananlar karlı çıkarken, söz konusu fonlara zorunlu ya da gönüllü olarak birikimleri aktarılanlar bırakalım kazançlı çıkmayı, ellerindeki de kaybettiler.

Kıdem tazminatı fonu konusunda yürütülen tartışmalarda kimi sendikaların ‘kıdem fonu’ uygulamasına tamamen karşı çıkmak yerine, sorunu fona yatırılacak prim oranlarına indirgemesi, açık açık iktidarın tuzağına düşmek anlamına geliyor. Oysa asıl tartışılması gereken fona yatırılacak primlerin yüzde kaç olacağı değil, fon sisteminin bizzat kendisi. 

Patronlar, uzun yıllardır kıdem tazminatı ödememek, işçileri kıdem tazminatı hak etmeyecek şekilde işten ayrılmaya zorlamak için kırk takla atıyorlar. Bu durum, hukuken hakları olan, ancak çoğu zaman fiilen tazminat alamayan çok sayıda işçinin, kısmi süreli, geçici, mevsimlik ya da yevmiye ile çalışan işçilerin, her türlü esnek ve güvencesiz istihdam edilenlerin ‘herkes kıdem tazminatı alabilecek’ propagandasının etkisinde kalarak, kafa karışıklığı yaşamalarına neden olabiliyor. 

Patronlara hemen her konuda güvence veren, sürekli vergi ve prim affı çıkarak, işsizlik sigortası fonu kaynaklarını bile patronlara destek için kullanan iktidar, mevcut yasaları uygulamaktan geri durdukça ve kıdem tazminatını devlet güvencesi altına alan bir düzenleme yapılmadıkça, fiilen kıdem tazminatı alamayan işçilerin sorununu çözmek mümkün değil. 

İktidar ve patronlar tarafından nasıl gerekçelendirilmeye çalışılırsa çalışılsın, esas hedefin kıdem tazminatının işten çıkarmalardaki ‘caydırıcı’ etkisini ortadan kaldırmak olduğu çok açık. Fon ile kıdem tazminatının ‘iş güvencesi’ niteliği etkisizleşirken, işsizlik sigortası ve iş güvencesi gibi düzenlemelerin son derece sınırlı ve yetersiz olması, fon tartışmalarının nasıl sonuçlanacağından bağımsız olarak, geçtiğimiz yıllar içinde adeta ‘kuşa çevrilen’ işçi haklarının geleceği açısından da ayrı bir önem taşıyor. 

Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte yeniden gündeme getirilen kıdem tazminatı fonu, ekonomik krizin zamlar ve vergiler üzerinden emekçilerin sırtına yıkılmak istenmesi, işten çıkarmaların artması, iş cinayetlerinin artarak sürmesi, sendikal örgütlenmeye yönelik saldırılar gibi çok sayıda gündemi birleştirecek güçlü ve yaygın bir hak mücadelesinin yaratılabilmesi halinde, bugüne kadar sürekli işçi sınıfı aleyhine yaşanan gelişmeler tersine çevirebilir.

Türkiye işçi sınıfı açısından tıpkı 49 yıl önce, 15-16 Haziran direnişinde olduğu gibi, tek tek fabrikalardan başlayarak ortaya konulan ortak irade ve mücadelenin ışığında, iş güvencesi ve kıdem tazminatı hakkının korunması başta olmak üzere, krizin yükünün sırtına yıkılmasını kabul etmeyen işçilerin hakları ve gelecekleri için örgütlü bir şekilde hak mücadelesine katılmak tek çıkış yolu olarak görünüyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et