Lübnan'da bir 'kuşa bak' hikayesi
Fotoğraf: Envato
Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Bassil birkaç gün önce katıldığı bir toplantıda “işe alımlarda öncelik Lübnanlıların olmalı. Fransız, Amerikalı, Suudi, Suriyeli veya Filistinli olması fark etmez, Lübnan’daki yabancılar değil Lübnanlılar öncelikli olmalı” dedi. Bakanın açıklamalarını ırkçı ve nefret söylemi olarak değerlendirenlerle bakana hak verenler arasında bir tartışma başladı ve mülteci meselesi bir kez daha Lübnan gündeminin ilk sırasına yerleşti.
Türkiye’de de bugünlerde mültecilere yönelik, bir kısmı faşistliğe varan tepkiler tırmanışta ya Lübnanlı bakanın açıklamasına “Adam haklı, ne var bunda?” diyenler olabilir. Sonuçta halkının çıkarını korumaya çalışıyor diye düşünenler de olabilir. Hele de çok derin bir ekonomik krizle boğuşan ve dış desteğe ihtiyaç duyan bir ülkenin bakanıysa…
Suriye’de ayaklanma başlar başlamaz en büyük göçmen akınlarının olduğu ülke Lübnan oldu. Birleşmiş Milletler’e göre Lübnan’da 1 milyona yakın Suriyeli var; Lübnanlı yetkililer yarım milyon da kaçak olduğunu savunuyor.
Ülkede bir de 1948’den itibaren evlerinden, topraklarından sürülen ve Filistin sorunu çözülemediği için on yıllardır topraklarına dönemeyen yaklaşık yarım milyon da Filistinli var. Lübnan’ın kendi nüfusu 5 milyon civarında.
Velhasıl 1 milyondan fazla Suriyelinin Lübnan’a akın etmesi, Suriye’deki kanlı sürecin yıllarca devam etmesi ve mülteciler açısından gidişatın ve hatta geri dönüp dönmeyeceklerinin belirsizliği, Lübnan’ın böylesi bir akına hazırlıksız yakalanması gibi faktörlerle birlikte Lübnan, tarihinin en çetrefilli krizlerinden biri ile karşı karşıya kaldı.
Türkiye’nin aksine Lübnan’da ABD-Suudi Arabistan kampına yakın siyasi hareketler Suriye’deki ayaklanmayı destekleseler dahi temkinli oldular. Hizbullah ve bloğu ise Suriye’deki ayaklanmayı başından beri vekalet savaşı olarak değerlendirdi.
Ancak siyasi düzeydeki görüşler krizin yönetimi aşamasında pratiğe dökülemedi ve Lübnan’ın mülteci krizi iç siyasette kullanışlı kartlardan biri haline geldi. Dışişleri Cibran Bassil dahil siyasetçilerin mültecileri ülkedeki bütün sorunların ve hatta adi suçların bile sorumlusu olarak hedef gösterdikleri açıklamalar neredeyse sıradanlaştı.
Sonuçta 1 milyondan fazla Suriyeli Lübnan’da mı? Evet. Ülkede ekonomik kriz var mı? Evet. İşsizlik sorunu var mı? Evet. O zaman sorununun sebebi neden mülteciler olmasın? Olsun tabi ki…
Aslında;
- Lübnan’daki Suriyeli ve Filistinli mülteci ve göçmenlerin masrafları, BM ve çeşitli ülkelerden sivil toplum kuruluşları ve insani yardım organizasyonları tarafından karşılanıyor.
- Ülkedeki Suriyelilerin oturma izni almaları için BM’ye kayıtlı olmaları gerekiyor. Yine de Lübnan’a yıllık kişi başına belli miktarlarda ödeme yapmaları gerekiyor.
- Mültecilerin bir kısmı Suriye-Lübnan sınırındaki çadır kentlerde yaşıyor. Ev kiralayacak kadar maddi gücü olanların, Suriye’den belli miktarlarda birikimle gelenlerin ülke ekonomisine olumlu katkısı göz ardı ediliyor.
- Maddi açıdan imkanı olmayan Suriyeliler garsonluk, temizlik vb ‘Lübnanlıların genelde pek de tercih etmediği’ alanlarda ve ucuz iş gücü olarak görülüyor. Birkaç nesildir Lübnan’da doğmuş olsalar dahi Filistinlilerin durumu da benzer. Eğitim-öğrenim gibi imkanların BM’ye bağlı ajanslar tarafından sağlandığı Filistinlilerin üniversiteye gidebilmesi, gitse de resmi olarak ‘şu işlerde çalışabilirsiniz’ şeklinde belirlenmiş alan dışında işler yapabilmesi pek mümkün değil.
- Suriyeliler, Lübnanlı kadınlarla evlenseler dahi vatandaşlık alamıyorlar. Çünkü Lübnan’da kadınlar yabancı eşlerine vatandaşlık veremiyor. Suriye’deki ayaklanma öncesinde Suriyeli, diğer Arap ülkelerinden veya Türklerle evlenen kadınların çocuklarının vatandaşlık sorunu çözüm bekleyen dosyalar arasında. Anneleri Lübnanlı olsa dahi çocuklar Lübnan’da herhangi bir yabancı gibi oturma ve çalışma izinleri ile yaşayabiliyor.
- Lübnanlı erkekler Suriyeli kadınlarla evlendiklerinde vatandaşlık sorunu olmuyor ancak Türkiye’de yüzlerce örneği yaşanan küçük yaşta kızlarla evlenme, ikinci-üçüncü eş olarak evlenme, aile içi şiddet, boşanma gibi durumlarda bu kadınların kanun önünde seslerini duyurmaları pek mümkün olmuyor. Bu konuda çalışmalar yürüten yerel birkaç sivil toplum kuruluşu var ancak kanun ne olursa olsun pratikte Lübnanlıların lehine kararlarla kendini gösteriyor.
- Lübnan 1975 yılında iç savaşa yuvarlanan ve 1990 yılında savaştan alt ve üst yapısı büyük ölçüde çökmüş, yerel üretim tesisleri kapanmış, kalifiye kesimi göç etmiş bir ülke olarak çıkmış. Üstüne bir de 2006’daki İsrail saldırısı, ABD-Suud kampı ile İran ve direniş kampı şeklinde iki başlı siyasi yapı eklenince ekonomik kriz ülke gündeminin ilk sıralarında kendine yer bile bulamamış. Tabi bir de cumhurbaşkanından sokaktaki insana kadar herkesin konuştuğu yolsuzluk meselesi var.
Dışişleri Bakanı Cibran Bassil’in açıklamasını ırkçı ve Suriyeli-Filistinli mültecilere karşı provokatif eylemleri körükleyebilecek kadar tehlikeli bulanlar bu faktörlere dikkat çekiyor. Aslında Bakan Bassil açıklamasında açıkça Suriyelileri ve Filistinlileri hedef göstermiyor ancak Lübnan’da çalışan Amerikalı, Fransız ve Suudi Arabistan vatandaşı sayısı da çalıştıkları alanlar da belli. Lübnanlıların iş fırsatlarını ele geçirmeleri pek mümkün değil. Diğer taraftan Suudi Arabistan’da 200 binden fazla, Körfez ülkelerinde, Latin Amerika ve Avrupa dahil çeşitli ülkelerde 4 milyondan fazla Lübnanlı yaşıyor ve çalışıyor. Zaten ekonominin temel kaynaklarından biri de diasporadan gelen para.
Velhasıl bakanın açıklamasının Suriyeli ve Filistinleri hedef aldığını düşünen geniş bir kesim var.
Suriyeli veya Filistinlilerin sebep olduğu sorunlar yok mu? Elbette var ancak Lübnan’daki bir kısmı kronikleşmiş mevcut sorunların ve krizlerin sorumlusunun mülteciler olmadığı da açık. Ancak Türkiye’den de aşina olduğumuz gibi siyasetçilerin sıkıştıkları zaman “aa kuşa bak” diyerek toplumun dikkatini başka yöne çekmek için kullandıkları ve ne yazık ki her zaman işe yarayan kartlardan biri mülteciler. Halbuki Lübnan’ın bugünlerde ülkeyi çökmenin eşiğine getiren ekonomik krizden çıkış için reform paketleri ve uzun vadeli yol haritaları hazırlaması gerekiyordu.
- Her şeye rağmen ateşkes sağlandı! 28 Kasım 2024 06:30
- Trump başkan ama gözler Putin'de 21 Kasım 2024 05:00
- Enkaz altında Ali'nin yarım bacağı! 15 Kasım 2024 04:44
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55
- Lübnan savaşın eşiğinde! 26 Eylül 2024 04:27
- Barış ümitleri de patladı 19 Eylül 2024 04:39
- Her şey Gazze'ye bağlı! 12 Eylül 2024 05:56
- İsrail neden Batı Şeria'ya saldırıyor? 05 Eylül 2024 05:27