Enkaz altında

BAYKUŞ
Gündüz kuş, gece baykuş. Gündüzleri cıvıldarken inliyor geceleri. Geceye çevirerek gündüzleri. Cıvıltıları iniltilere. Bitmeyen gecelerce. Hep o kuş/baykuş.
KATLANMA
Hem gecenin, hem gündüzün karanlığı üst üste bindiğinden karanlık katlanıyor. Gecenin lambaları, gündüz güneşinin aydınlığı da para etmiyorsa biziz katlanan karanlığa. Sesimizi çıkarmadıkça sürecek olan.
ENKAZ ALTINDA
Ne desem, ne söylesem kentin yüksek duvarlarına çarparak kırılıyor, savruluyor sözcüklerim. Bir bir yerlere dökülüyor, kendini heceleyen harflerim.
Ne gökteki bulutlar, ne yerdekiler duyuyor sesimi. Bütün şarkılar enkaz altında şimdi.
ÖLDÜRMESİN
Hastalıktan, açlıktan, yoksulluktan ölmesin çocuklar. Öldürülmesin çok çalıştırılmaktan, şiddetten, dayaktan ölmesin. Öldürülmesin savaşta, bombalardan ölmesin.
Ne hastalık, ne açlık, ne çalıştırılmak, ne savaş çocukları öldürmesin!
ANDIKÇA
Bir ömür geçer, bir kelebek uçar gelir. Bir çiçeğe konar, bir dal eğilir. Hava yelpazelenir. Güneş bulutlardan sıyrılır. Bu karanlık yırtılır. Andıkça Sennur’u.
BİTİMSİZ
Bir yaş daha aldı Sennur. 43’lüydü. O günden bugüne çok sular aktı. Onun şiirine yansımıştır akan sular. Tek tek bütün şiirlerinden süzülmüştür bugüne. Suların köpürerek aktığı günlerde Sadık Gürbüz’ün türkülediği bir şiiri aklımdan hiç çıkmamıştır: “Ben mahpusum ağabeyim de candarma”.
Bugün de, ne yazık ki, geçerliliğini koruyan bu türkünün son dörtlüğü umudumuzu tazeleyerek sürer:
“Bir gün geleceğiz omuz omuza
Halaylar kuracağız ovaya düze
Bu bahar olmazsa gelecek yaza
Ne ben mahpus ne ağabeyim jandarma”
Tıpkı onun öteki şiirlerinde yaptığı gibi. Bitimsiz.
Evrensel'i Takip Et