Kısır döngü mahkumları
Spor medyası, kulüplerin ekonomik sefaletini ortaya koyan pek çok haberi konu alırken bile diğer yandan bomba transfer müjdeleri (!) vermekten/uydurmaktan geri durmuyor. “Bu kulüpler, bunca borçlu halleriyle, bu oyuncuları nasıl alacak” sorusunun cevabı yok. İşin, kulüpleri ve ülke futbolunu ilgilendiren kısmının, zaten medyanın umurunda olduğu söylenemez. Onların tek derdi -çoğu uydurma- transfer haberleri üzerinden taraftarları söğüşleyip rant devşirmek…
Bu hedefleri doğrultusunda taraftarların, “Ben takımımda yıldız oyuncular seyretmek istiyorum” şeklindeki, ülkenin futbol gerçeğine, hem ekonomik, hem de teknik olarak tamamen ters düşen algısını besleyip güçlendirmenin peşindeler... Yaptıkları haberlerle taraftarlarda güçlü bir transfer beklentisi yaratıyorlar. Ve bu beklenti kaçınılmaz biçimde kulüpler üzerinde baskıya dönüşüyor. Yöneticiler de taraftarları küstürmemek/kaybetmemek adına baskıya boyun eğiyor ve şartları alabildiğine zorlamak pahasına yabancı oyuncu arayışına girişiyorlar. Sonuçta borçlar arttığı gibi, futbolun düzeyi de vasatın ötesine geçemiyor. Lakin ne yöneticiler, ne medya, ne de taraftarlar bu yolun yıkım ve hayal kırıklığından başka bir sonuç doğurmayacağını bir türlü algılayamıyor.
Oyunun bilgisine sahip olsalar, modern futbolun gereklerini yerine getirerek takır takır top oynayan bir takımı izlemenin, “yıldız” diye tabir edilen oyuncuların bireysel performansını izlemekten çok daha keyifli, zevkli ve heyecanlı olduğunu bilir, bu yönde düşünce üreterek ve çaba göstererek oyunun kalitesinin yükselmesine katkı sunabilirlerdi. Ama onlara göre futbolda başarılı olmanın ve seyircilere keyif vermenin tek yolu, kadroyu pahalı “yıldız” oyuncularla donatmak... Oysa Messi’yi bile getirseler pek bir şeyin değişmeyeceğini anlamak için birazcık derin ve sorgulayıcı bakabilmek yeterli. Yıllar boyunca yaşanan yüzlerce örneğin de gösterdiği gibi, koşulları ve sayısız etkeni göz ardı ederek gerçekleştirilecek transfer hamlelerinin hüsranla sonuçlanma olasılığı çok yüksek. Bugün, üstüne bir de borçlar altından kolay kolay kalkılamayacak miktara ulaşmışken hala ısrarla aynı anlayışı sürdürmenin mantığını kavramak imkansız.
Oyuncular, aylardır ödenmeyen maaşlarını, geciken primlerini, transfer taksitlerini, görevine son verilen teknik direktörler ise tazminatlarını talep ediyor. Özellikle bizimkisi gibi garabet bir profesyonel futbol düzenine alışık olmayan yabancı oyuncular ve teknik direktörler geciken ya da verilmeyen alacakları için zaman yitirmeden FIFA’ya başvuruyor.
Yöneticilerimiz de hakkını arayan futbolcu tipine alışık değil ve böyle durumlarda tuhaf tepkiler verebiliyorlar. Bu futbolcuları küçümseyerek, aşağılayarak ve dışlayarak taraftarların gözünde değersizleştirmeye çalışıyorlar. Oyuncu transfer edilirken edilen parlak lafların yerini bu kez suçlayıcı ifadeler alıyor. Hakkını arayanlar karşısında yöneticilerin gerçek yüzü ortaya çıkıveriyor...
Önceki federasyon bu yılın başında, bankalarla girişilecek işbirliği sayesinde borçların yapılandırılacağını ve bu sayede kulüplerin rahat nefes almasını sağlayacaklarını açıklamıştı. Sahibinin sesi medya gelişmeyi, “Türk futbolunun kurtuluş reçetesi” şeklinde sunmuştu. Buna karşılık, bugüne kadar konuyla ilgili herhangi bir adım atıldığını duymadık.
Şimdi yeni federasyon başkanı Nihat Özdemir de benzer şekilde, borçların en uygun şekilde yapılandırılacağından ve kulüplerin rahatlatılacağından söz ediyor. Tam bir kısır döngü... Aslında mevcut şartlar kulüpleri, altyapıya yönelme ve kaynakları bütçede açık vermeyecek şekilde harcama gibi doğru adımlar atmaya zorluyor ama bunu dikkate alan kim?
Aynı yaklaşımla, aynı yuvarlak, soyut laflarla ve içi boş muğlak ifadelerle kısıldığımız kısır döngüden kurtulup farklı bir yere varabileceğimizi zannediyoruz ama böyle bir şey elbette mümkün değil...
Evrensel'i Takip Et