Seçimler, demokrasi, anti-emperyalizm
Fotoğraf: Envato
İktidarın baskısıyla geçersiz sayılan İstanbul seçimleri bu pazar tekrarlanacak. Son açıklanan bazı kamuoyu araştırmaları aradaki farkın muhalefet adayı lehine epeyce açıldığını ortaya koyuyor. Fark ne kadar olacak bilinmez ancak seçimi İmamoğlu’nun kazanacağı neredeyse kesin gibi bir şey. Seçimlerin olumlu denebilecek bir yanı var, o da şu, böylesi dönemler ülkenin pek çok sorununun açıkça tartışıldığı bir ortamın oluşmasını sağlıyor.
Örneğin Kürt Sorunu. Bütün siyasi partiler olumlu bir şeyler söylemese de Kürt Sorunu üzerine bir şeyler söylemek zorunda kalıyorlar. İstanbul özelinde ele alındığında elbette bunun bir nedeni de İstanbul’da Kürt oylarının Diyarbakır’dan daha fazla olması. İktidar partisinin ve Erdoğan’ın “bölücüler, teröristler” söylemi ‘Kürt kardeşlemiz’e dönmüş durumda. Terörist damgası ise bir örgütün eylemlerine doğru sınırlanmış vaziyette. Bu nedenle olacak Bahçeli’nin “mitili” serili kalmadı, “pılını pırtını topla”ya dönüştü.
Bu konuda İmamoğlu’nun olumlu yanı, karşı propagandaya rağmen ilk söylediklerinden geri adım atmaması, hatta biraz daha ileri gitmesi. CHP’nin genel tutumu bu yöne doğru ilerlerse bu sorunun ülke çapında daha olumlu tartışılması gündeme gelebilecek. İktidar partisinin bu konuda bugün ve geçmişte sürdürdüğü propagandanın temelinde istismar ve iki yüzlülük bulunuyor. Bu tutum sorunu bir biçimde “çözeriz” ama “bizim uyguladığımız diğer politikalara da açıkça destek vereceksiniz” dayatmasına dönüşüyor.
Yani “seçim olursa bizi destekleyeceksiniz, başka sorunlar gündeme gelirse yine bize açık destek vereceksiniz” dayatması yapılıyor. Oysa artık deneyimlerin de ortaya koyduğu kesin bir gerçek var, o da şu; Kürt Hareketi demokrasi güçleri ile, demokratik birlik ve ittifaklara yöneldiğinde hem demokrasi mücadelesi güç kazanıyor, hem de Kürt Sorunu’nun demokratik yöntemlerle çözülmesi mücadelesinde daha fazla yol alınıyor. Aksi durumda sorun iktidar partisinin açık ve gizli pazarlıklarla sorunu klasik devletçi bir yaklaşım çerçevesine hapsetmesine neden oluyor. Kuşkusuz bütün bu deneyimleri Kürt Hareketi de edinmiş durumda ve buna uygun tutumlar aldığı gözlemlenebiliyor.
Diğer bir sorun ise demokrasi mücadelesi ile anti-emperyalizm arasındaki bağın koparılmasında ortaya çıkıyor. Bunun en uç örneği ise Vatan Partisi ve Perinçek çizgisinde görülüyor. Bu çizgi “anti- amerikan ve anti-emperyalist olduğu” gerekçesi ile Erdoğan ve mevcut iktidarı destekleme çizgisini izliyor. Böyle olunca şu ya da bu yönde alınan tutumda tutarsızlıklar ve çelişkiler ortaya çıkıyor, anti-emperyalizm, anti-Amerikancı çizgi silikleşiyor. Örneğin iktidarın kah ABD’yi eleştiren, kah pazarlıklar olumlu giderse ABD’i destekleyen tutumu, “Şunda yanlış yapıyorlar, şurası doğru, biz şu yönde gitmeleri için destekleyelim” tutumuna dönüşüyor. Bu etkileyebildikleri halk kesimlerinde kafa karışıklığına, genelde de bir tutarsızlığa ve samimiyetsizliğe yol açıyor.
Dolayısıyla bu çizgide demokrasi, demokrasi mücadelesi gibi bir sorunda bulunmuyor. İktidarın eylemleri destekleniyor, “yanlışları” eleştiriliyor, doğru yapacağı sanısı pompalanıyor, böylece “anti-amerikancılık” adına tek adamlığa ve diktatörlüğe giden yolun taşları da döşenmiş oluyor. Oysa tutarlı bir anti-emperyalizmin, anti-amerikancılığın yine tutarlı bir demokrasi mücadelesi ile desteklenmemesi durumunda olanaklı olamayacağını yaşanan bütün pratik deneyimler de açık seçik ortaya koyuyor.
Kitlelerde demokrasi, demokratizm bilincinin yaygınlaşması ve gelişmesi, aynı zamanda iktidarların keyfi davranışlarına, kitleleri kandırma yöntemlerine de bir sınırlama getiriyor ve onların manevra alanlarını daraltıyor. Aksi durumda “milli ve demokratik” olunmuyor, “millilik” adına üst sınıfların bir kesiminin manevralarına, kitleleri aldatma ve peşinden sürükleme politikalarına destek verilmiş oluyor. Bu çizgi Vatan Partisi çizgisinin yalpalayan ve güvenilmeyen olmasının nedenlerini de açıklıyor ve onları sürekli kemiriyor.
Kuşkusuz seçimler bütün bu sorunların tartışılmasına vesile olsa da, ülkenin temel sorunları, seçimlerle çözülebilmesinin ötesinde bir içeriğe sahip. Bu kitlelerdeki mücadele deneyimi ve bilinç geliştikçe, örgütlü mücadele etme alışkanlığı yerleştikçe ülkenin temel sorunlarının kitlelerin inisiyatifi ile çözülebileceği anlamına geliyor. Yani bugün önüne bir sandık konuca oy kullanma, ama yarın sandık ve oy yoksa başka tutumlar alabilme ve sorunları köklü bir çözüme kavuşturabilme yönünde ilerleyebilmeyi başarmak gerekiyor. Ama bütün bu süreçte kitlelerin tecrübe kazandıklarını ve artan bir bilinçlenme deneyimi yaşadıklarını da görmek gerekiyor. İşte bütün bunlar geliştiğinde o zaman “her şey çok güzel olacak”ın içeriği bambaşka bir biçimde dolacak.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37