Dokuma

Fotoğraf: Pixabay
DİRENİŞİN ŞİİRİ
Sennur Sezer’in şiiri yaşananın şiiridir. Yalnız kendi yaşadıklarının değil, bize/halka yaşatılanların, dahası dayatılanların şiiridir.
Doğuran Bir Kadına Direnç’te, doğuran bir kadının direnci, işkencedeki kadının direnciyle eşleşecektir:
“Unutacaksın başın nerde nerde ayakların
Bin kollu bir boşluk beyninde
Dünyadan uzaksın
Kim duyar sesini haykırsan
Gücünü tüketme
Dayan bir sınav bu
Gülümse”
Yankı şiirinde bu eşleştirmeyi şöyle tamamlayacaktır:
“Otuzunda yaşlandı bizimkiler
Taşıdılar kanseri en güzel yerlerinde
Kırka varmadan öldü çoğu
Kanserleşmeden.
Doğumda öldü de dağ gibi kızlar
Dal gibi kızlar işkencede dayandı.”
Çekilen acılarla çektirilen acılara direnişin şiiridir onun şiiri.
YÜRÜDÜKÇE
Sıra sıra, omuz omuza yüründükçe aşılacaktır yollar, yolların dolambaçları. Aşılacaktır toz toprak, yıkım alanları. Ağaçları çiçeklendirecek, otları yeşertecektir adımlarımız. Tek tek, hep birlikte. Yürüdükçe.
EVRİLME
Bir kuş öter, karanlığın bir yerinde. Uzun uzun körlüğü imleyen. Sonrasında kısa kısa yardım bekleyen. Ardından bir cıvıltıdır gider/gidecektir. Her ötüş önce tek tek, sonra hep birden deler karanlığı. Delik deşik ederek. Bir demet ışık sızar deliklerden, bir demet ışık taşır gagalarında kuşlar. Aydınlatır her yeri. Aydınlanır yer, gök karanlık yokmuşçasına, hiç olmamışçasına bir gün, her güne evrilerek.
YAZ YAĞMURU
Gün ortası hava bir anda kararır, gökyüzü boşanır tepene/tepemize: Sel olur akar, ıslanır, kirlenirsin/kirleniriz. Çok geçmez. Bir anda hava aydınlanır, günlük güneşlik oluverir ortalık. Biriken sular buharlaşarak kiri, pası alır, götürür. Ne yağmur kalmıştır şimdi, ne çamur. Yaz yağmurudur bu; gelir, geçer.
SUYUN AKIŞI
Akıyor su, engelleri aşarak. Yol açarak kendine. Durmadan, dinlenmeden. Gece, gündüz. Ayla, yıldızlarla, güneşle yansıyarak; yansıtarak ayı, yıldızları, güneşi akıyor su. Yerde de, gökte de.
İNCE BİR YAĞMUR
Gök gürültülerinin, sağanakların, sellerin ardından ince bir yağmura dönüşüyor hava. Kavurucu sıcakları bastıran ince bir yağmura. Islatmadan serinletecek olan. Boğucu havaları alıp götüren/götürecek ince bir yağmura.
DOKUMA
Avarayı çektin mi demir tezgah çalışmaya başlar: Klik klak, klik klak… Mekik, su gibi akan iki iplik arasından gidip gelir: Sim sam, sim sam… Çözgü çürük olmadıkça trakların arasından geçen iplik: Trik trak, trik trak… Kopmadıkça mekikteki masura tükenmedikçe süt liman bir denizin aynasında ışıyacaktır kumaş. Göz alan parıltısıyla gün boyu yayılıp giderek, yayılıp giderek…
Evrensel'i Takip Et