Çöküşü hızlandırmak ve... Çok güzel olan ne?
Fotoğraf: Envato
Hırsı boyunu aşmak, işte tam da budur!
Kabullenmemek... Yerel iktidarı vermekten kaçınmak... Ya da aza tamah etmek!
Devlet kurumlarına hükmediyor olmaktan güç alan türlü entrikalarla... Sahteliği çok açık yöntemlerle hileye başvurup aynı zarftaki 4 oydan üçünü geçerli birini geçersiz saydırarak, İstanbul’da seçimi iptal ettirmek. Sanki kazanacakmış gibi yeni seçim kararı çıkarmak.
İstanbul’u kaybetmenin Türkiye’yi kaybetmek olduğunu bilerek, anketlerde başladığını gördükleri çöküşü önlemek için “haydi bir daha” resti çekmek. Ve Pontus, Yunan, FETÖ... akla ne geldiyse, yalanın bini bir para, sürekli saldırmak. Bir umut denip, TV tartışmasına razı olmak. Yenisini kazanmak için, “beka” meka, her şeyden vazgeçmek. Önceki “Yallah Kürdistan’a” inkarından “Kürdistan milletvekilleri”ne gelmek. Öcalan’dan getirilen mektup kumpası kurmak.
Sonuç? Yeniden sayımlarla 24 binden 13 küsur bine indirilebilen farkı yenilenen seçimde bu kez 800 bine çıkarmayı başarmak!
Çöküş 23 Haziran’da değil, çok öncesinden başladı. İş gücü yok pahasına ucuzlatılarak ihalelerle yandaş tekeller palazlandırılırken, borç alınmış milyarları betona gömerek, israf ve yolsuzluklarla yakınlara ve tarikatlara doğru har vurulup harman savurarak, ekonominin krizini, hele, “indirin faizi” deyip tetiklediklerinde, çöküşün zilini yine kendileri çalmıştı.
Hile hurda kazanılan referandum ve seçimlerin bir sonu vardı ve gelmişti. Kaçınılmazdı. 13 binlik farka razı olup, kendilerini, ellerinde 11 ilçe kalarak ve yüzde 10’a varan bir farkla ezdirmeselerdi, yeniden toparlanma, belki Kaf Dağı’nın ardındaydı. Şimdi artık orada bile değil!
Seçim gecesi yandaş kanalların yandaş yorumcuları kendilerini avutmadaydılar: Erken seçim olmazdı, daha 4 yıl vardı! Zaten muhalefet parti sözcüleri de öyle konuşmaktaydılar!
Geçiniz efendiler, geçiniz. Hâlâ anlamamış görünüyor ya da anlamazlıktan geliyorsunuz. Haydi algı sorununuz var; kör müsünüz, alanlardaki coşkuyu da mı görmüyorsunuz? Bir defter kapandı. Ne kadar erken anlarsanız, o kadar eşekten düşmüşe dönmezsiniz.
Artık ne sürecin kazananı durumundaki CHP, ne başka bir parti, ne de şu veya bu etkili kişi, gidişatı değiştiremez. Uzlaşma ve uzlaştırma sözcükleri, sigara dumanı gibi havada savrulur gider. Çünkü asıl kazanan, ilk seçimde gücünü gördüğünde umutsuzluğunu atıp şöyle bir silkinip coşkunluk içinde ayağa dikilen halktır. Önce “Bunlara kimse bir şey yapamaz”, “Bunlar seçimle meçimle gitmez” diye düşünmekte olan emeğiyle geçinmeye çalışan geniş kitlelerin olabileceğini ve yapabileceğini hissettikçe, algısı değişmiştir.
Evet, devletin tüm gücü henüz ellerindedir. Olanakları çok gibidir. Ancak, yüzde 9 farklı İstanbul yarası dikiş tutmaz. Hem açık yara mikrop kapacak, hem de iç kanamanın yayılmasına neden olacaktır. Artık gitmeme ve çöküşten kurtulma çabasının başarı şansı yoktur. Üstelik, daha bugünden “reis”in tartışılmasından da kaçınılamamaktadır: “Yallah” da, “Sert dil de yanlıştı”, “Konuştukça fark büyüdü”!
Reis’le birlikte AKP gidiyor ve henüz sadece İstanbul’u yönetmeye, ama AKP ve ittifaklarını da birbirine düşürecek ve erken seçimi de zorlayacak bir farkla E. İmamoğlu geliyor. Seçim sürecini iyi sürüklediği tartışma götürmez.
Sloganı “Her şey çok güzel olacak” olan İmamoğlu, yatışma bilmez coşkuyu gördüğü Şile’den başlayarak, son birkaç günde zaman kipini değiştirerek “Her şey çok güzel oldu” demeye başlamıştı. Ankara’da CHP Genel Merkezinin önünde konuşarak “demokrasinin zaferi”ni ilan eden Kılıçdaroğlu da, seçim gecesi Beylikdüzü mitinginde İmamoğlu da bunu yinelediler: “Her şey çok güzel oldu”!
Henüz sadece bir yerel seçim kazanıldı. Bu, tabii ki “çok güzel” bir şey. Halkın ayağa dikilmesi ve mücadele coşkusu zaten çok güzeldi. AKP gericiliğini püskürtme imkanının elde edilmesi de çok güzel. Ama şimdiden “her şey(in) çok güzel oldu”ğu, ne yazık ki doğru değil! Bunun için çok uğraşılması, çok mücadele edilmesi şart. Henüz bütün devlet kurum ve organları tek komuta altında. Ordu valisinin tek sorunlu bürokrat olmadığı kesin. Ve sonu gelse bile, hâlâ tek adam yönetimi geçerli. Olacak. Ama henüz olmadığı bilinir ve mücadele sürdürülürse.
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50