30 Haziran 2019 00:10

Çorum'un acılarında saklı hayatlar

Çorum'un acılarında saklı hayatlar

Saklı Hayatlar filminin fragmanından ekran görüntüsü alınmıştır.

PAZAR
Paylaş

Işıklar sönüp film başladığında perdeye siyah zemin üzerinde şu yazı yansır: 1980 Haziran’ında Çorum’da Alevi’lere yönelik saldırılar; 57 ölü, 200’ün üzerinde yaralı, 300’e yakın ev ve işyerinin tahrip edilmesi ve binlerce insanın göçüyle sonuçlanmıştır.

28 Mayıs 1980 günü gerici-faşist güçlerin “Kana kan intikam-Kanımız aksa da zafer İslam’ın” haykırışlarıyla başlattığı bir derin devlet-kontrgerilla eylemi olan Çorum Katliamı 10 Temmuz 1980’e kadar devam eder. Saldırılarda 57 Alevi yurttaş öldürülürken; 300’e yakın yurttaş yaralanır. Yaşanmış bir olaydan esinlenerek çekilen 2010 yapımı Saklı Hayatlar filminin senaristi ve yönetmeni A. Haluk Ünal.

Filmin tanıtımında şöyle deniyordu:

“Eğer ‘öteki’ iseniz, inkar edilmişlerdenseniz, egemen olanın dışında kültürel, dinsel, politik ya da cinsel bir kimliğe sahipseniz; kimliğinizi saklayarak, saklanarak yaşamak zorundasınız.”

Tıp eğitimi alan Nergis (Ceren Hindistan) Tabipler Birliği projesi kapsamında yoksul halkın yaşadığı gecekondu mahallelerinde sağlık taramaları yapmaktadır. Çorum’dan gelecek olan annesini ve küçük kardeşini beklemektedir; endişelidir. Sağlık taraması yaptıkları yoksul mahalle duvarlarında Mahir Çayan afişlerini görürüz. Bir yandan da akan jenerik eşliğinde bir kamyonette yolculuk yapan ve ağlayan anne Zeynep’le (Laçin Ceylan) küçük kardeş Gülcan’ın (Irmak Öztürk) görüntüleri yansır perdeye. Mahalleyi basan polis sağlık taraması yapan aralarında Nergis’in de olduğu öğrencileri engeller, zor kullanarak halkı ve öğrencileri dağıtır.

Nergis beklediği ve sağ salim gelen annesini, kardeşini karşılar, üç-beş parça eşyayı kiraladıkları eve yerleştirirler. Anne yalnız kaldığında aynada sırtındaki büyük lekeler halindeki morluklara bakar.

Ev sahibinin oğlu Murat (Yusuf Akgün) fotoğraf sanatıyla ve işçi sınıfı sorunlarıyla ilgilenen sosyalist bir gençtir. Murat’ın babası Tevfik’in (Ahmet Mümtaz Taylan) dinlediği radyo haberleri günlerdir süren Çorum Katliamı haberlerini, ölü yaralı sayısını vermektedir. Murat babası ve babaannesiyle yaşıyordur, amacı iyi bir fotoğraf sanatçısı olmaktır. Kendisini anlamayan birçok kişi gibi babası da ona, “Madem fotoğraf çekiyorsun sana çok para da kazanacağın bir fotoğrafçı dükkanı açalım” diyerek şipşakçı-vesikalıkçı, düğün fotoğrafçısı olmasını önerir. Tevfik emekli polistir.

Anne Zeynep gece uykusundan kabuslar görerek, “yapmaaa” diye bağırarak uyanır. Bahçede Gülcan’la oynayan Nergis Murat’ın dikkatini, ilgisini çeker. Nergis’in fotoğraflarını çeken Murat, okula gitmek için evden ayrılan Nergis’in peşine takılır, tanışır. Yürüdükleri yollarda duvarlarda İbrahim Kaypakkaya’nın fotoğraflarının olduğu afişleri görürüz. Birlikte fotoğraflar çektikleri sırada polislerin gençlere şiddet uyguladığını görürler. Fotoğraflarının çekildiğini gören polislerden kaçarak kurtulurlar.

Olaylar büyür ve yayılırsa Alevi mahallelerine baskılar, saldırılar artar diye düşünen ve Almancı olan Sadık, Zeynep ve çocukların Alevilerin yoğun olduğu bir mahallede ev tutmasını, oturmasını istememiştir. Herkesten, her şeyden ürker Zeynep.

Nergis devrimci hocalarının oluşturduğu ekiple, okuldan arkadaşlarıyla güvencesiz, yoksul insanların yaşadığı gecekondu mahallelerinde ücretsiz sağlık taraması yapmayı sürdürüyordur. Nergis’in Murat’ı ziyarete gittiği ve derneğin açmak için hazırlandığı fotoğraf sergisi için sağlık taraması yaptıkları gecekonduya karar verdikleri fotoğraf derneği faşistlerin saldırısına uğrar. Murat Nergis’i, arkadaşları da Murat’ı oradan uzaklaştırırlar.

Nergis’e aşık olan Murat duygularını açıklamış ve karşılık bulmuştur. Fakat buluşmalarını gören Zeynep bu duruma razı değildir. Yezit dediği insanlardan dost ve sevgili olamayacağını söyler, bu ilişkiyi bitirmesini istediği kızına. Ona göre evlerinin kapılarını bu tür insanlar işaretlemiş, şiddet uygulamış, katliam yapmıştır.

Nergis buluştuklarında yaşadığı sıkıntıyı şu cümlelerle aktarır durgunluğu üzerine “Sorun ne” diye soran Murat’a:

- Yoksul mahalleleri hep birbirine benzer, biliyor musun? Hepsinin kokusu aynıdır aslında. İster İstanbul’da olsun, ister Çorum’da. Yoksulluk kadar keskindir çaresizlik. Bir de acımasızlık. Yoksulluğu kader gibi kabullenirler ama kendilerinden olmayanı asla kabul etmezler. Benim çocukluğum da böyle bir mahallede geçti, Çorum’da. Annemler Amasya’dan gelmediler Murat, Çorum’dan kaçıp geldiler. Biz Aleviyiz.

- Benim için böyle şeylerin hiçbir önemi olmadığının farkındasındır herhalde.

- Biliyorum. Benim de önemsediğim bir konu değil bu. Ama annem için öyle değil. Dün akşam bizi birlikte görmüş. Çılgına döndü. Dün gece son sözünü söyledi bana.

- Sen, sen ne dedin Nergis?

- Ben annemi hiç böyle görmedim.

- Bak Nergis, bundan sonra sensiz bir hayat yok benim için.

- Benim için de öyle.

Nergis “Hani biz hoş görülüydük, kabemiz insandı” dese de, Zeynep’e göre Yezid’e kız verilmez. Korkarak, saklanarak, Alevi olduklarını gizleyerek yaşamayı seçen Zeynep, ramazanda oruç tutuyor gibi davranıp ev sahiplerinde oruç açar, başucundan Nergis’in astığı büyük Hz. Ali posterini kaldırıp yerine Kur’an asar, evlerde yapılan Kur’an okumalarına katılır. Duvardan kaldırdığı kilim dokuması Hz. Ali posterini katlayıp yatağın altına saklar.

Küçük kızı Gülcan’la katıldığı bir Kur’an okumasında, “Ben namaz kılmayı öğrendim” diyen Gülcan’a ev sahibi kadın, “Hadi getir de annenin seccadesini göster” dediğinde küçük çocuk koşarak evden seccade sandığı Hz Ali posterini getirip herkesin gözü önünde orta yere açıp, serer. Küçük Gülcan Ali görüntülü kilimin üstünde namaz kılmaya başladığında söylenmeler, mırıldanmalar da başlamıştır. 

- Kızılbaş bunlar. 

Odaya döndüğünde Hz. Ali görüntülü kilimin başında Gülcan’ı tek başına gören Zeynep büyük panik yaşar. Babasına, babaannesine karşı Alevi aileyi savunan, üstelik Nergis’i sevdiğini, evlenmek istediğini söyleyen Murat, babasından çok sert tepki görür ve tokat atması üzerine evden ayrılıp arkadaşlarının yanına gider. Çorum’da saldırılarda ağır şiddet gören, katliama tanıklık eden Zeynep yaşananları anlattığı Nergis’e, “Şimdi beni anladın mı? Kanımızı dökenlerle kanımızı karıştırmam. Babanı da beni de silersin defterden. Diyeceğim bu kadar” der.

Huzur kalmamıştır, yukarıda baba oğul, aşağıda anne kız birbirine düşmüştür.

Murat ve arkadaşları ‘Yaşamın İçinden-1’ adını verdikleri fotoğraf sergisini, Nergis’in önerdiği gecekonduda, şantiye çadırında açar. O arada emekli komser olan Tevfik, Nergis’e zarar vermeleri için karanlık birilerine talimat verir. Bildik beyaz Reno ile Nergis’i takip edenler, kaçırmak isterlerken müdahale eden Murat’ı vururlar. Nergis ve Murat’ın arkadaşları perişandır. Arkadaşları Murat’ın çantasını getirip teslim ettiğinde durumu anlayan Tevfik perişan olur, merdivende yığılıp kalır.

12 Eylül darbesi olmuş, Kenan Evren ve cunta yönetime el koymuştur. Yaşanmış onca acıya yenileri eklenecek günler başlamıştır. Zeynep, Nergis ve Gülcan yaşadıkları, yüklendikleri yeni acılarla evi terk ederler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa