02 Temmuz 2019 23:50

Yeni parti tartışmaları ve tarihsellik

Yeni parti tartışmaları ve tarihsellik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP’nin birkaç seçimdir yaşadığı gerileme, 31 Mart’taki erime ve 23 Haziran’daki hezimetten sonra AKP içinden yeni bir partinin çıkacağına dair tartışmaları yeniden siyaset gündeminin ön sıralarına taşıdı.

Kulislerden yansıyan iddialara göre eylül ayından sonra Babacan liderliğindeki yeni parti bir çıkış yapacak ve bu çıkış sadece AKP’de değil, İYİ Parti ve CHP’de de kırılmalara yol açacak.

Bu tartışma yapılırken, AKP’nin ilk dönemine dair kodlarına atıf yapılıyor ve bugün tıpkı AKP’nin tek başına iktidar olduğu 2002 seçimlerine giden sürece benzer bir dönemden geçildiği de tarihsel bir referans noktası olarak dile getiriliyor.

Şuradan başlayayım. 2001 krizinin güçlü etkileri daha önce iktidar olmuş tüm partileri sarsarken, halk, bir alternatif olarak öne çıkarılan Erdoğan’ın liderliğindeki AKP’ye güçlü bir şans tanımıştı. Ancak o sürecin öncesinde 1997 yılında yaşanan 28 Şubat askeri müdahalesiyle Refah Partisi ve DYP ortaklığına dayalı Refahyol Hükümeti iktidardan indirilmiş ve dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de marifetiyle DYP’de gerçekleştirilen istifalarla Hüsamettin Cindoruk’un liderliğindeki Demokrat Türkiye Partisi (DTP) kurulmuştu. Erbakan da zaten önü kesilmiş bir siyasi aktördü. Bu şekilde gidilen 2002 seçimlerinde ise, muhalefet adına halkın etrafında birleşebileceği kadar güçlü bir merkezi odak oluşamadığı için bu süreç AKP’nin yelkenini doldurmak biçiminde işledi.

Bugün ise, bizzat AKP’den kopan belli bir kitlenin de etrafından birleşme eğilimi gösterdiği bir muhalefet seçeneği var. Dolayısıyla AKP ekonomik kriz koşullarının etkilerinin derinleşmeye başladığı bu sürecin uzun süreli iktidarı olarak yıpranmış durumunda ve siyasal alan da, AKP’den kopacağı söylenen yeni bir partinin rüzgarı arkasına alıp götüreceği kadar boş değil. Hatta AKP bugün bölündüğü durumda, her parçasının ayrı ayrı zayıf düşme riski ile de karşı karşıya.

2002 seçimlerine giden süreçte AKP hem küresel aktörlerin, hem de Türkiye’deki etkili sermaye kesimlerinin pozitif yaklaştığı ve hakkında olumlu mesajlar verdiği bir partiyken, bugün aynı çevreler AKP ile sorunlu bir ilişki halinde. Ve bugün bu çevreler, 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da başarılı bir sonuca imza atan muhalefeti, kitle desteğine sahip bir imkan olarak görüyor ve değerlendirmek istiyor. Ayrı bir yazının konusu olmak üzere, tam da bu noktada, kendisini belli bir ittifak zemininde ifade eden bu muhalefetin ülkenin emekçilerinin, halklarının çıkarlarına mı, küresel aktörlerin ve sermayenin çıkarlarına mı daha yakın duracağı tartışması, siyasetin temel bir başlığı olarak önümüzde duruyor. Emek ve demokrasiden yana güçlerin de, bu bağlamda alacakları pozisyon kuşkusuz bu sürecin seyri bakımından önemli olacak.

Dağıtmadan, bu parantezi şimdilik bu haliyle kapatarak devam edelim. Erdoğan’ın yaşanan bütün erimeye rağmen parti teşkilatı üzerindeki etkisi, muhtemelen parti hazırlığı içinde olanları da bugüne kadar frenledi. Bundan sonra da gerilemeye başlayan bir partinin içinden ve üstelik siyasal alan eskisi kadar boş değilken kopmanın da bir riski var.

Erdoğan’ın kendisinden kopan bir muhalefeti görünmez ve etkisiz kılmak için hamleler yapacağını öngörmek de zor değil. Ek olarak, Erdoğan’ın muhalefet hareketi yürütenlerden bir tarafı kendi yanına çekmek için çaba göstermesi de muhtemeldir.

Bu etkenleri atlayan bir tartışma siyasette tarihsellikten kopuk bir tartışmadır ve Türkiye kendi cismini tarihsel gerçeklerin üzerinde gören piri faniler ülkesi olduğu için, yine de yeni bir parti gündeme gelebilir. Sonuç olarak, öyle bir kopuşun da, yarın başka birleşmelerin parçası olarak iş görebileceği analizleri de yapılıyor.

Bağlarken hatırlatalım. Davutoğlu nasıl, Suriye politikası ve bir dizi başka yıkımdaki rolünü atlayarak, kendi dönemini bir başarılar tarihi olarak yeniden yazıyorsa, Türkiye’yi çöküşe götüren ekonomi politikalarının bir dönem patronluğunu yapan Babacan’ın dönemi de, bir başarılar tarihi olarak yeniden yazılıyor.

Ama tarih öyle kurgusal yaşanmıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa