06 Temmuz 2019 23:44

Katliamlar ve saklı hayatlar üzerine

Katliamlar ve saklı hayatlar üzerine

Fotoğraf: Mesut Kara

PAZAR
Paylaş

Geçen hafta Evrensel Pazar sayfaları için acılı Çorum Katliamı’nın yıl dönümü nedeniyle Ahmet Haluk Ünal’ın yazıp yönettiği Saklı Hayatlar filmini yazdım. Basılı medyada yazıyorsanız öncelikle size ayrılan yerle sınırlısınız. Fakat bazı yazılar, konular bir gazete-dergi yazısına sığmayacak kadar önemli ve kapsamlıdır. Bu hafta da öyle oldu ve çok zorlandım. Daha önce de izlediğim filmi tekrar izleyip yazmaya karar verdiğimde önce gazetedeki sayfama nasıl sığdırabileceğimi düşünmüştüm. Çünkü o yıllarda yaşanan, yaşatılan telafisi olanaksız acılardan katliamlardan, Maraş’tan, Çorum’dan, Sivas’tan, kontrgerilladan, ırkçı-ayrımcı, gerici faşist saldırılardan söz etmek istiyordum.

Fakat sadece izlememiş olanlar için ayrıntılı anlatmaya çalıştığım filmin konusunu, hikayesini, filmde anlatılanı sığdırabilmiştim yazıya.

Filmde de Aleviler üzerinden anlatıldığı gibi Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, LGBTİ+ bireyler, Çingeneler, sol muhalif sosyalist-komünist-anarşist bireyler bu ülkede hep saklanarak, kimliklerini saklayarak yaşamak zorunda kaldılar. Çünkü;

6-7 EYLÜL 1955

Türkiye, 1952 yılında NATO’ya tam üye olarak kabul edildi. Aynı yıl NATO’nun isteği üzerine komünizme karşı gayri nizamı harp amacıyla oluşturulan, daha sonra Özel Harp Dairesi adını alan Seferberlik Tetkik Kurulu kuruldu.

6 Eylül 1955 günü önce radyodan, gecesinde de gazetelerden Selanik’te Atatürk’ün evine bomba atıldığı haberlerinin duyulmasıyla, ağırlıklı olarak Rumları hedef alan, azınlıklara yönelik saldırılar başladı.

Şişli’de başlayan ilk saldırının ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule ve Beyoğlu’na geçerek, gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte, önce Rumların, ardından da Ermeniler, Yahudiler ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkanlarına saldırarak yağmalamaya koyuldu. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda, aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5 binden fazla taşınmaz tahrip edildi, İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi, milyonlarca liralık mal sokaklara saçılıp yağmalandı.

Türk basınına göre 11 kişi, bazı Yunan kaynaklarına göre 15 kişi öldürüldü, resmi rakamlara göre 30, gayri resmi rakamlara göre 300 kişi yaralandı.

6-7 Eylül 1955 olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına sebep oldu; kendilerini güvende hissetmedikleri için, özellikle Rumlar yurt dışına göç etmeye karar verdiler.

6-7 Eylül olaylarının yaşandığı sırada Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan, 1988-1990 yılları arasında MGK genel sekreterliği yapan Sabri Yirmibeşoğlu, Gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda 6-7 Eylül olayları hakkında şu demeci verir: “6-7 Eylül bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.”

6-7 Eylül olayları, tarihe ve kayıtlara sonraki yıllarda yaşanan birçok katliamın, kışkırtmanın, cinayetin, acının başlangıcı ve habercisi ilk kontrgerilla eylemi olarak geçti.

MARAŞ KATLİAMI

Kahramanmaraş’ta gerginliğin tırmandığı günlerde, 19 Aralık 1978’de Çiçek Sineması’nda, Güneş Ne Zaman Doğacak filminin gösterimi atılan Müslüman Türkiye, Milliyetçi Türkiye, Komünistler Moskova’ya, Başbuğ Türkeş gibi sloganlar eşliğinde sürerken ülkücü Ökkeş Kenger’in attığı bomba katliamın fitilini ateşler.

Maraş Meslek Lisesi öğretmenlerinden sol görüşlü Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu okuldan evlerine giderlerken yolda silahlı saldırıya uğrarlar. Hacı Çolak olay yerinde ölürken; Mustafa Yüzbaşıoğlu yaralı olarak hastaneye yetiştirilir, ama kurtarılamaz ve yaşamını yitirir.

Yedi gün süren olaylar sırasında 150 Alevi öldürülür. Olayın bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger yargılanıp beraat eder ve soyadını Şendiller olarak değiştirir. 1991 yılında Refah Partisinden Kahramanmaraş milletvekili seçilir.

Maraş Katliamı, 19 Aralık-26 Aralık 1978’de Kahramanmaraş’ta meydana gelen Alevilere yönelik bir katliam olarak geçer tarihe. Resmi rakamlara göre yedi gün süren olaylar sırasında 120 insan öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın iş yeri tahrip edildi. Yirmi üç yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1–24 yıl arasında ceza almıştır. Katliamda önemli rol oynayan 68 kişiye ise ulaşılamadı. 12 Eylül Darbesi’ne sebep olan olaylardan biri olarak kabul edilmektedir.

ÇORUM KATLİAMI

Maraş’tan sonra Çorum’da da Alevilere yönelik, yine kontrgerilla merkezli bir katliam gerçekleştirilir. 28 Mayıs 1980 günü ırkçıların faşist saldırılarda “Kana kan intikam-Kanımız aksa da zafer İslam’ın” haykırışlarıyla başlayan Çorum Katliamı 10 Temmuz 1980’e kadar devam eder.

Önceden planladıkları saldırılarla Çorum bir savaş alanına döner. Saldırılarda 57 Alevi yurttaş öldürülürken; 300’e yakın yurttaş yaralanır. 300’e yakın ev ve işyeri ise tahrip edilerek yıkılır.

MADIMAK-SİVAS

Bundan tam 26 yıl önce Sivas’ta kontrgerillanın Alevilere, Aleviliğe ve orada bulunan aydınlara, sanatçılara karşı kışkırttığı, örgütlediği, sokağa saldığı gerici, yobaz, şeriatçı güruh 2 Temmuz 1993’de Madımak Oteli’nde kalan misafir sanatçı ve aydınlara saldırır. Sekiz saat otel taşlanır. Otele girip oradaki insanları linç etmek isterler. Saatler süren saldırı sonrasında çıkardıkları yangınla oteli ve içindeki insanları yakmaya kalkarlar. Sonuç 33’ü aydın 2’si otel görevlisi 35 kişi katledildi. Geçen onca yıla rağmen yaralar sarılmadı, katillerden hesap sorulmadı. Tıpkı yaşanan diğer Alevi, Kürt, solcu-komünist katliamlarında olduğu gibi.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da LGBTİ+ bireylerin Onur Yürüyüşü her yerde yasaklanırken, İstanbul’da yaptıkları basın açıklaması yine polis saldırısına uğradı.

Ahmet Haluk Ünal’ın yazıp yönettiği geçen haftaki yazımda ayrıntılı olarak hikayesini yazdığım Saklı Hayatlar filmin tanıtımında şöyle deniyordu:

“Eğer ‘öteki’ iseniz, inkar edilmişlerdenseniz, egemen olanın dışında kültürel, dinsel, politik ya da cinsel bir kimliğe sahipseniz; kimliğinizi saklayarak, saklanarak yaşamak zorundasınız.”

Filmin senaristi ve yönetmeni Ahmet Haluk Ünal. Saklı Hayatlar ile 2. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde (2011) En İyi Senaryo ödülü alır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa