"Burası Türkiye" meselesi (1)
Kirvem,
Memleketimizin falanca köşesinden filanca bucağına kadar uzanan bilmem kaç kilometrekarelik sınırları dahilinde şimdilik yaklaşık seksen iki milyonluk nüfusumuzla yaşayıp giderken, zaman zaman çeşitli vesilelerle yüz yüze geldiğimiz veya ister istemez “müşerref” olduğumuz irili ufaklı kimi olaylar karşısında; önce şaşırıp, ardından da sanki bir nevi “milli refleks” babındaki klasik cümlemizi anında telaffuz edip böylece nasıl mı teselli buluyoruz?
Burası Türkiye!..
“Burası Türkiye” denen bu bizim diyarlarda gidişatımız hafif yollu sarpa sarıp elimizde olmadan bocaladığımızda, hemen hemen her defasında “kader”imize isyan edip, kem “talih”imize küsüyoruz ama, beri taraftan da ona, buna, ötekine berikine sitem etmekle işlerimizin yoluna girmediği gibi, tam aksine bazen hepten bozulduğunu görünce, bu kez de sinirimizden küplere biniyoruz...
Mesela son günlerde yurdumuzun dahilinde anayasamız gereğince yerel yöneticilerimizi seçerken bu arada gelişen olaylara veya sandık başlarında dönüp duran hileli hurdalı, dalga dubaralı işlere baktığımızda; ne denli demokratik, laik bir hukuk devleti olduğumuzu bu vesileyle önce bizatihi kendimize, sonra da dosta düşmana mı kanıtladık, yoksa zırt pırt burun kıvırıp hesapça “muz cumhuriyeti” diye küçümsediğimiz kimi ülkelerin durumuna mı düştük acaba?..
Payitahtımız Ankara’nın tepesindeki en yüksek makamında; oymalı, kakmalı, yaldızlı divanının baş köşesindeki yastıklara sırtını dayayıp, ardından da iki dudağının arasından lütfedip buyurduğu fermanlarla memleketin ahvaline kendi keyfince yön verirken, aynı zamanda da, “stepne” misali yedeğinde taşıdığı damat, dünür, danışmanlarla birlikte ülkemizin sorunlarını çözmeye yemin billah etmiş yüce devletlumuzun riyasetinde, onun gölgesinde gele gele nihayet geride bıraktığımız bu seçim furyasında, birilerinden “araklayıp”, ardından da “kes yapıştır” metoduyla bulup buluşturup böylece piyasaya sürdüğümüz slogana kitakse!
“Her şey ‘daha’ güzel olacak!“
Olsun!
Tabii ki her şey “daha” güzel, daha mükemmel olsun; bu diyarların bilumum vatandaşlarının eksiksiz gediksiz tümü, yani sabah, akşam papağanları kıskandıracak kertede tekrarlana tekrarlana artık giderek kabak tadı veren basmakalıp deyimiyle Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Pomak, Boşnak, Roman, Alevi, falan feşmekanıyla bilumum yurttaşlarımızın hepsi, dişisiyle erkeğiyle daha güzel günlere kapı aralayıp, bunun keyfini sürsün inşallah!
Ancak...İşin bu temenni faslını geçip, öte yandan sadede gelirsek, bu konuda iki satır lafımız daha var ama, bunu da istersen haftaya konuşalım Kirvem!
Evrensel'i Takip Et