Kurtuluş reçetesi!..
Bundan yaklaşık bir ay öncesine kadar gündemde, ağırlıklı olarak borç batağındaki kulüplerle ilgili haberler yer alıyordu. Kulüplerin, federasyon ve ilgili bankalarla bir araya gelip borç yükünü hafifletecek yeni ödeme planları üzerinde çalışmalar yapacaklarından söz ediliyordu. Ardından transfer ayı başladı. Şimdi bakıyoruz da, sanki devasa borcu olan kulüpler onlar değilmiş gibi paraları yine bol keseden harcıyorlar. Aslında savuruyorlar demek daha doğru…
Anlaşılan o ki bunca borç, kulüplerin gözünü korkutmaya yetmiyor. Önceki federasyon, borçları döndürülebilir seviyenin üstüne çıkmış kulüpleri mali disiplin altına almak adına türlü önlemleri devreye sokmanın hazırlıklarına başlamıştı güya. “Acı reçete” söylemiyle dile getirilen önlemler çeşitli yaptırımları da içeriyordu. Hatta daha ötesi, “acı reçete”nin artık bir zorunluluk haline geldiği ifade ediliyordu… Ne var ki perde arkasında kim bilir neler yaşandı ki federasyon bunları hayata geçiremedi. 1 Haziran’da işbaşı yapan yeni federasyon da ilk iş olarak aynı konuya el atıp benzer açıklamalarda bulundu… Konu acil, tablo vahimdi. Çünkü, borç bir yana kulüpler, borcun faizini ödemekte bile zorlanıyordu. Bu kez de yeni federasyon, kulüplere harcama limiti getirme ve bunu sıkı bir şekilde denetleme üzerine inşa ettiği “Türk futbolunun kurtuluş reçetesi”ni hayata geçireceğini ilan ediyor… Kulüplerdeki anlayış değişmediği sürece daha çok “reçeteli” laflar duyacağa benzeriz…
Ne ağır borç yükü ne de olası yaptırımlar, kulüpleri bildikleri yolda yürümekten vazgeçirebiliyor. Kulüpler transfer yolunda kararlılıkla yürümeyi sürdürüyor. Hedeflerine ulaşabilmenin en öncelikli koşulunun kadroyu yeni oyuncularla takviye edip güçlendirmek olduğu düşüncesini kafalarına adeta kazımışlar...
Harcanan bunca para içinde genç oyuncuların yetiştirilmesine yönelik çalışmalara ayrılan bir pay yok ya da çok az. Oyuncu yetiştirmektense, parayı bastırıp hazır yetişmiş oyuncu transfer etmek kulüplerimize öteden beri daha cazip gelmiştir. Ama asıl sarsıcı olan, kulüplerin yaşını başını alıp kariyerinin sonuna gelmiş bazı yabancı oyunculara servet ödeme hevesini hiç yitirmemesi...
Lafa gelince Ajax gibi, kadrosunda ağırlıklı olarak genç oyunculara yer veren takımların başarısını dillerinden düşürmezler, lakin uygulamada asla öyle takımları örnek almazlar. Yöneticilerin en önemli özelliği bildiklerini okumalarıdır. Pek bir şey bilmedikleri için de kulüplerin iki yakası asla bir araya gelmez…
Bir de kulüplerin içinde bulundukları batık durumu ciddi ciddi dert edinenler var. Kulüplerin kurtulmalarına ve esenliğe çıkmalarına yardımcı olabilmek adına türlü öneriler, formüller ortaya koyuyorlar. Aslında belki de yapılabilecek en doğru şey, her şeyi sonuna kadar serbest bırakıp hiç karışmamak. Kulüpler, istedikleri gibi borçlanıp harcama yapsınlar. İşin içinden çıkamaz hale gelip UEFA’nın yaptırımlarıyla elleri kolları bağlanıncaya kadar. Sonunda UEFA’dan gelecek yaptırım kararları sayesinde ülke futbolu kulüpler bağlamında göreceli de olsa daha eşit koşulların hüküm sürdüğü bir alan haline gelebilir. Bu durumda kulüpler mecburen isimsiz genç oyunculara yönelecek ve oyuncu yetiştirmeye ağırlık verecekler, yani zorla da olsa doğru yola girmiş olacaklardır. Geride kalan sezonda Trabzonspor’un yaptırım kararı gelmeden bunu hayata geçirip altyapıdan pek çok oyuncuyu A takıma kazandırması çok iyi bir örnek…
Olası yaptırımlar, yaratacağı fırsatlarla birlikte futbolda aşama, gelişme kaydetmenin ilk adımı olabilir…
Evrensel'i Takip Et