10 Temmuz 2019 23:10

Hayırlı cumalar

Hayırlı cumalar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Günlerden cuma. Tanrının 6 gün çalışıp koca evreni yarattığı ve 7. gün yorulup dinlediği (?) ama bu yedinci günün hangi gün olduğu üzerinde bir türlü anlaşılamayan cumalardan biri. Dışarısı 35 derece. Nem oranı bilmem kaç ama yaşanacak gibi değil. Evin en dulda köşesine kıvrılmış akşamı bekliyorken annemin sesi yarı uykumu bölüyor; “Kalk oğlum bir koli yumurta al. Ama ‘Bilmem ne’ marketinden al. Oranın yumurtaları güzel.”

Evin küçüğü olmamdan çok, o anda evde yalnız olmamdan iş bana düşüyor. Küçükken yaptığım gibi biraz mırın kırın etmem de fayda etmiyor.

Çaresiz giyiniyorum. Söylediği market yürüme mesafesi, 20 dakika. Evin bitişliğinde de market var ama yumurtası güzel değilmiş(!). Marketin önüne geliyorum. Günlerden cuma, saat 1’i biraz geçiyor. Market kapalı. Kapıda kareli kağıda el yazması bir not.

“13-13.45 arası kapalıyız.”

Biri daha geliyor. O da kapıyı zorluyor ama belli içeriden kilitli. “Ha cumaya gitmişlerdir.”

Cami, marketin bitişiği. Eskiden beri içerisinden kestirme geçtiğimiz bahçesinde yüz yıllık dut ağaçları. Cemaat dışarı taşmış. Vaiz haykırıyor.

“Sapkınlık haramdır.”

Daha iki gün önce Taksim’de yürüyüş yapanlara polisin aşırı güç kullanmasını aklama peşinde belli.

“Hazreti Yusuf buyuruyor ki, ey sapkınlar, kadınlar dururken siz erkeklere yöneldiniz. Allah size en büyük felaketi verecek. Helak edecek.”

Belli ki, Taksim’de topçuları, popçuları korurken hak arayan kadınlara, insanlara saldıranlar çok vaaz dinlemişler de mesela “Yaş ağacı kesmeyin”, “Kıyametin kopacağını da bilseniz ağaç dikin” diyen hadislerden haberleri yok. Ağaçları üç kuruşluk kazançları uğruna yüz biner yüz biner kesenlere, Sinop’ta 650 bin ağacı nükleer santral için kesip sonra nükleer santralden vazgeçtik, pardon. diyenlerden hiç haberleri yok gibi. ODTÜ’de binlerce ağaç gidecek. Rektörden ses yok. Kolluk devrede. Öğrenciyken rektöre haftalık liste verip, “Bu hafta bu yemekler pişecek “ dediğimiz günleri hatırlıyorum. Güzelim türküyü uyarlayıp “Hassanı saldım çayıra, otlaya karnın doyura diye” türküler söylediğimiz, hazırlık öğrencilerinin “Kim bu Hasan”  sorusuna “Rektör” cevabı değil de, “Git Ruhi Su’dan türkünün aslını dinle, sonra gel” cevabı verdiğimiz günleri hatırladım. Ben bunları düşünürken vaiz sesini daha da yükseltiyor.

“Allah kadını ve erkeği ayrı yaratmış. Hepsine farklı özellikler vermiş.”

Buraya kadar iyi. Sonra,

“Taş yağdırmış.”

Yani durum herkesi ilgilendiriyor. Bahçe cemaatine bakıyorum. Kafaları yana bükülmüş. Aralarında çocuklar da var. Onlar ne anlıyor bilmiyorum.

“Yahu hoca” diyorum içimden, “Yaş ağacı kesmeyin desene Allah aşkına. Senin söylediğin bireyi ve bu günü benim söylediğim herkesi ve geleceği ilgilendiriyor.”

Belli ki vaiz eline verilen ortak kağıdı okuyor. Belli ki bütün Türkiye’de o anda çoluk çocuk aynı sözleri dinliyor.

Gözüm de markette. Vaaz bitiyor. Namaz başlıyor. O çabuk bitiyor. Cemaat kalkıyor. Bir gözüm marketin kapısında. Giren çıkan olmadı. Saat 2’ye geliyor. Dayanamayıp markete gidiyorum. Kapı açık. Gençler işe başlamış. Marketin tek kapısından girmediklerine göre hiç çıkmamışlar belli. Yüksek sesle selamlıyorum gençleri.

“Cumanız hayırlı olsun.”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa