11 Temmuz 2019 23:10

Seksist (Cinsiyetçi) söylem, bilim, sanat düşmanlığı ve faşist kişilik

Seksist (Cinsiyetçi) söylem, bilim, sanat düşmanlığı ve faşist kişilik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başkanı, Bakanları, Diyanet İşleri Başkanı, gazeteleri, sanal ortamı… her yerde cinsiyetçi (seksist) söylem maalesef çok yaygın bulunuyor. Bazı çevreler kadın haklarına takanaklı bulunuyor.

Bunun için sadece kurumsal düzeyde, adı “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik” olan resmi kurumun açıklamalarından küçük bir pasaja yer vermek yeterli olacaktır: “İnsan fıtratına aykırı sapkın ilişkilerin belli çevreler tarafından kasıtlı şekilde meşrulaştırılmaya çalışılması aile kurumuna yönelik ana tehditler arasında yer almaktadır.” (…) “beraberlik”, “partner yaşam”, “birliktelik” vb. ifadeler de aile kurumuna zarar vermektedir.” “Sınırsız özgürlük anlayışı aileyi tehdit eden en önemli hususlardan biridir. Bu nedenle, ailenin korunması için özgürlük ve kamu ahlakı dengesi kurulmalı, toplumsal yaşamda ve yayın hayatında haya, iffet, sadakat gibi değerlere, mahremiyet ve özel yaşama saygı hakkına sahip çıkılmalıdır.” (…) Açıklama böyle cinsiyetçi tonda akıp gidiyor.

Dinci kalemlerden Yusuf Kaplan, diğer dincileri bile uyarma gereği hissediyor: “"UYARI/YORUM Tanzimat'tan bu yana en büyük tehdit ailenin çözülmesidir. Ailenin korunması millî güvenlik meselesi hâline gelmiştir! Ailenin çözülmesine yol açan Millî Eğitim, Aile Bakanlığı ve KADEM projeleri derhal durdurulmalıdır!"

BU “CİNSİYETÇİ” DİLİN ARKA KODLARI NEDİR?

II. Dünya Paylaşım Savaşının, onun önemli figürleri İtalya’da Mussolini ile başlayıp Astrofaşizmle (Avusturya’daki dinci muhafazakâr ırkçılıkla) devam eden Almanya’da Hitler’le doruklarına ulaşan dönemin ideolojik özelliklerinden bazıları sürekli “aile” vurgusu yapılması, daha arka planda da kadını ikincil görülmesi, ırk ve kültür farklılıklarını fıtrattan sayılması, yumuşak başlılığa, bilime, sanata yönelik katı, tutucu, ayrımcı bir eğilim içinde olunması idi.

Kişilik testlerinde bugün de hâlâ nereye yerleştirileceği çok kestirilemeyen, yaygın olduğundan “hasta”, “sapkın” gibi lakapları da vermekte zorlanılan, o şartlar altında yine de az çok adını bulan, Adorno ve arkadaşlarının kavramlaştırmasıyla “otoriteryen” kişilik kavramlaştırması; çekirdeğinde “konvensiyonalizm (yerleşik olana veya güce biat)”, “etnosantrizm, dincilik”, “cinsiyet ayrımcılığı”, “cinsel tercihlere yönelik ayrımcılık”, “bilim sanatı küçümseme”,  kadınlar dahil toplamda “insanı küçümseme”, herkesin “konvensiyona/yerleşik değerlere ve iktidara uymasını bekleme”, kendisi gibi düşünmeyene karşı “saldırganlaşma” gibi eğilimlerin bulunduğu bir kişilik tipini ifade etmek üzere geliştirilmişti. Hatta böyle bir toplum tipinden söz edilebilirdi ki, İtalyan ve Alman Faşizmi bunun somutlaşmış hali idi.

AİLENİN VE KADININ KORUYUCUSU ERKEK MODELİ OTORİTERYEN

Güncel araştırmalar arasında sağ otoriter eğilimlerle, dincilikle, sosyal başatlık arayışı ile, eşitsizlikçilikle hem “koruyucu seksizmin (cinsiyetçiliğin)” hem de “dışlayıcı seksizmin” arttığını göstermektedir. Yani kadına yardım etme, kadını ve aileyi koruma gibi söylemler de önyargılar, ayrımcılıklar içermekte, antidemokratik, hiyerarşik bir toplum modeli savunmaktadır.

Bir yanda AKP-Erdoğan, Diyanet, Sami Dinleri, sağcı eğilimlerin yer aldığı çekirdeğini otoriter-dinci-etnosantrik eğilimlerin oluşturduğu anlayış, bununla birlikte hiyerarşi, eşitsizlik, sosyal rekabet ve üstünlüğü savunan iktisadi liberalist anlayış, diğer yanda tüm insanların hür ve eşit olduğuna, doğayla uyumlu yaşamaya dayalı ilkelilik ve evrensellik.

KÜÇÜK İSKENDER: FAŞİST SADECE KADINI DEĞİL FAŞİSTİ DE YER

“Tanrı, ben ona muhtaç olana kadar yoktur, iktidar ise bana ihtiyacı bitene kadar vardır, demek ki öyle bir noktasındayız ki kosmosun, ne merkez ne de özel, ayrıcalıklı bir konum.” (27 Haziran 2012)

“Ve bir darbe girişimi. Askeri uçakların alçaktan uçuşuyla, patlayan camların gürültüsüyle uyandım. İki eski kardeşin kavgası, bıçağın iki kenarının keskinleşmesi –hatta sapının da-… Haberleri izliyor, anlamamaya çalışıyorum.” (20 Temmuz 2016).

MUSTAFA ALTIOKKA: RANTÇI DEĞİL İNSANCI DOĞACI İLERLEME

Mustafa Altıokka, TMMOB bileşenlerinin, Ziraat Mühendisleri Odasının en aktif simalarından biriydi. Yine Ziraat Mühendisi olan eşi Dr. Esin hanımla birlikte Adana, Türkiye, Dünya ile ilgili ne sorun varsa, bizzat oradaydı, o sorunların çözümü peşindeydi: “Kentsel dönüşümün oluşturduğu rantın sermaye için cazip olduğu doğrudur. Fakat farklı kimlik ve kültürden insanlar içinse ulaşılmazlık ve yoksunluk üretmiştir.”

Küçük İskender’in de Altıokka’nın da cinsiyetçiliğe karşı, ırkçılığa karşı, otoriter eğilimlere karşı, hiyerarşik kurgulara karşı, iktidar ilişkilerine karşı, gerek emperyalizme gerekse ayrımcılıklara karşı, her şeyin metalaştırılıp tüketilmesine karşı insan ve doğadan yana koydukları tavır ilkesel ve kalıcı bulunmaktadır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa