“İran olayı” ya da Ortadoğu’ya artan Amerikan ilgisi

İran hakkında birbiri peşi sıra patlatılan yalan bombalarının bini bir para. Amerikan emperyalizmi, İngiltere ile Arap NATO’su kurmayı öngördüğü yakın müttefiki bölge gericiliklerini peşinden sürükleyerek demediğini bırakmıyor.

Bush zamanında “haydut devletler” modası vardı. Saldırı hedefindeki ülkeler “haydut” olarak nitelenir, bir süre sonra bombalanmaya başlanırdı. Şimdi “şeytan” modası var. İnanılacak olursa, İran durmadan petrol tankeri torpilleyip bombalıyor! İsrail’e saldırdı saldıracak. O kadar aptal ki, başta ABD, dünya alemi kendi üzerine kışkırtıyor!

Irak işgali “Saddam’ın elinde kitle imha silahları olduğu” yalanına dayandırılmıştı. Yalan açığa çıktı, ama örneğin zamanın yalancı İngiliz Başbakanı Blair ne savcılarca suçlandı ne de yüzü kızardı. Şimdiki yalan propagandaya göre, Viyana Nükleer Sözleşmesi’ni (JCPOA) ihlal eden İran ya da sanki anlaşmadan o çekildi! Ve nükleer silah yaparak dünyanın başına bela olmaya o karar verdi.

İran ya da İran dendiğinde anlaşılması gereken gerici İran burjuvazisi tabii ki “Sütten çıkmış ak kaşık değil.” Halkı üzerindeki zulmü ve bölgeye yönelik yayılmacılığı bir yana, tabii ki başından beri nükleer silah peşinde. Bölgede İsrail’le komşusu Pakistan dahil birçok ülkenin nükleer silahı varken kimin kime ne söz söyleme hakkı olabilir? Hele 7 binden fazla nükleer savaş başlığı ve kıtalararası füzeleriyle Amerikalı emperyalistlerin?!..

Üstelik Obama’nın imzaladığı Nükleer Anlaşmayı beğenmeyip tek yanlı olarak çekildiğini açıklayan Trump ABD’si, İran’a yönelik bir de ambargo koydu. Neredeyse bir yılı buluyor ve ağırlaşarak devam ediyor. Öyle ki, anlaşmadan çekilmesini Avrupalılar da eleştirmiş ve anlaşmaya uymayı sürdürmüşlerdi. Amerikan çıkarlarını dayatan ambargoya da karşı çıktılar. Hatta “delme” yolunu geliştireceklerini ilan etmişlerdi ama beceremediler. İran’la ticareti sürdürmeleri halinde kendileri de Amerikan yaptırımlarıyla karşılaşacak Alman, Fransız vb. tekelleri, sonunda süklüm püklüm ambargoya uymak durumunda kaldılar.

Rusya ile Çin’in durumu ise farklı, biliniyor. Zaten Amerika onlara da yaptırımlar uyguluyor. Üstelik Avrupalılara da uyguluyordu ki, Rus ve Çin emperyalistleriyle ilişkileri sertleştikçe, ertelediğini açıkladı. Rusya, Ortadoğu’da İran’ın başlıca müttefiki. Suriye’de birlikte savaştılar ve savaşıyorlar örneğin.

Aslında Erdoğan Türkiye’si de öyle. Rusya-İran-Türkiye “Astana Üçlüsü” olarak anılıyor ve sık sık zirve düzenliyorlar. Hatta hatırlanacaktır, Erdoğan, kendi önünü açma ihtiyacının da etkisiyle İran’ın nükleer silah hakkını bile savunmuş, petrol ve gaz aldığı İran’a yönelik ambargoya uymayacağını ilan etmişti.

Peki şimdi? Şimdi bir yandan içeride, bir yandan da dışarıda Suriye ve Doğu Akdeniz’le S-400/F-35 açmazlarına sıkışmış Erdoğan ne yapacak? Amerikalı “müttefiki”nin, İsrail, İngiltere, Mısır, Suudiler ve Körfez şeyhleriyle birlikte üstüne vardığı İran’ın nükleer silah hakkını hâlâ savunuyor mu? Fransa, Yunanistan gibi “dostları”nın da katılımıyla aynı güçler Doğu Akdeniz’de de yakasına yapışmış, F-35’in üstüne Amerikan Kongresi yeni yaptırımlar için bastırırken, İran’dan gaz almaya cesaret edecek mi?

Bir cesaret daha, AB yaptırımlarıyla da karşılaşmışken ABD’ye rest çekerek Rusya ve İran cephesine katılmaya adım atacak mı? En iyisi Şanghay İşbirliği Örgütü üyeliği deyip batıyla restleşmeye takati var mı Erdoğan’ın?

Bu arada, biz, “lanetlidir” deyip, Amerikan emperyalizmi karşısında İran’ı destekleyip Rus ve Çin emperyalizminin yedeğine düşmeyi göze alarak, kendi gericiliğinin kıskacındaki İran halkının “laneti”ni tabii ki hak edemeyiz?

Elbette, İran halkının yer altı ve yer üstü kaynaklarına göz diken Amerikan emperyalizminin saldırganlığına karşıyız. Elbette Amerikan emperyalizmi saldırıya kalkmışken, onu bırakıp başkasıyla uğraşacak değiliz. Ancak emperyalizme, burjuvazisinin değil, İran işçileri ve halkının penceresinden, onların çıkarlarını savunarak karşı çıkacak ve emperyalistlere dayanarak emperyalizme karşı mücadele edilemeyeceğini açıklayacağız.