24 Temmuz 2019 23:52

Ekonomik riskler

Ekonomik riskler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yılı aşkın süredir kurumsal hale getirilmeye çalışılan yeni sistemin bütün aktörleri, ülke tarihinin en ciddi ekonomik kriz sürecini hafifletmek ve kriz gündemini geri plana itmek için adeta çırpınıyorlar. Yılın ilk yarısında uygulanan seçim ekonomisi nedeniyle bütçede oluşan açığı kapatmak için temel tüketim ürünlerinden elektrik ve doğal gaza kadar geniş bir alanda yeni zamlar gündemde.

Ülke nüfusunun büyük bölümü açısından hayat pahalılığı ve işsizlik en önemli sorun olarak karşımıza çıkarken, ekonomide yaşanan daralmaya paralel olarak hane halkı tüketiminde yaşanan gerilemenin ortaya çıkardığı olumsuzlukları hafifletmek için hiçbir somut adım atılmıyor. İktidarın yaptığı tek şey, kriz nedeniyle yeterince işleri bozulan patronların ve onlara verdikleri krediler riske giren bankaların krizden etkilenmemesi için düzenlemeler yapmak. Buna rağmen patronlar iktidarın bir türlü kabul edemediği ekonomik krizin etkilerini hafifletmeye yönelik alınan önlemleri yetersiz buluyorlar.

Uzun yıllar boyunca ‘Devlet ekonomiden tamamen çekilmeli, piyasanın işleyişine müdahale etmemeli’ diye her fırsatta açıklama yapan patronlar ve patron örgütleri, işleri kötü gitmeye başlayınca ‘Devlet bize yardım etsin, zararımızı üstlensin’ gibi anormal tepkiler vermeye başladılar. Bir yandan krizin bütün yükünü kendilerinin çektiğini ileri sürerken, diğer yandan iktidarı yeni önlemler almaya ve somut adımlar atmaya çağırıyorlar.

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak ellerinde kalan 1 milyonu aşkın konutun, devlet tarafından kurulacak bir ‘emlak fonu’ üzerinden satın alınması halinde sorunlarının büyük ölçüde çözüleceğini iddia etti. İktidarın kamu özel iş birliği ile yaptırdığı köprüler, tüneller, havaalanları hatta şehir hastanelerinde verdiği ‘müşteri garantisi’ nedeniyle her yıl milyarlarca lira aktardığını gören patronların ‘Elimizde kalan konutları devlet alsın, bizi kurtarsın’ demesinin şaşılacak hiçbir tarafı yok aslında.

İktidar krizden en çok etkilenen emekçilerin taleplerine kulaklarını tıkarken, patronların isteklerini yerine getirmek için çareler araması ve büyük inşaat firmalarının ‘Satamadığımız konutları devlet alsın’ gibi ilginç talepleri tam bir yüzsüzlük örneği. Önümüzdeki günlerde başta enerji şirketleri olmak üzere, farklı sektörlerden benzer taleplerin gelmesi bekleniyor.

Patronlar, ekonomik kriz nedeniyle üretimde yaşanan daralmayı ve talep yetersizliğini bahane ederek bir taraftan iktidarın yeni teşvikler açıklamasını, mevcut kredi borçlarının yapılandırılması ve yeni krediler sağlamasını, vergi ve prim afları çıkarmasını beklerken, diğer taraftan işsizler için kullanılması gereken işsizlik fonu ‘istihdam teşviki’ adı altında resmen yağmalanıyor. İşsizlere ödenen fon ödeneğinin üç katından fazlası patronlara aktarılmasına rağmen işsiz sayısı artmaya devam ediyor. 

Bugüne kadar her fırsatta ‘kriz var’ gerekçesiyle hazineden sürekli destek alan patronlar, aynı zamanda işçi çıkarmak, işçilerin kazanılmış haklarını gasbetmek, düşük ücret zamları vermek ve esnek çalışma uygulamalarını arttırmak gibi yollarla işçileri örgütsüz, savunmasız ve çaresiz duruma getirdiler. İktidar ise, ekonomik krizden en çok etkilenen emekçilerin sorunlarına çözüm bulmak, onların acil ekonomik taleplerini dikkate almak yerine, krizi daha da derinleştirmesi kaçınılmaz olan ve ülkenin geleceğini ipotek altına alacak karar ve uygulamalar için hazırlık yapıyor.

Türkiye’nin temel ekonomik göstergelerinde herhangi bir iyileşme söz konusu olmamasına rağmen, enflasyon ve faiz oranlarında yaşanan geçici gevşemenin yarattığı sahte ‘bahar havası’ nedeniyle ekonomik açıdan çok daha büyük risklerin gündeme gelmesi kaçınılmaz görünüyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa