26 Temmuz 2019

Kaftancıoğlu’nun açıklamaları kimleri, niye tedirgin ediyor?

Ayşenur Arslan’ın Halk TV’de yayımlanan ‘Medya Mahallesi’ programında Kürt sorununun ‘demokrasi ittifakı’ ile çözülebileceğini söyledikten sonra iktidar yanlısı medya organları CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na karşı yeni bir saldırı başlattı. Perinçek’in Aydınlık ve Ulusal Kanal’ından aHaber’e, Akit’ten Star ve Yeni Şafak’a kadar iktidarın savaş arabasına binen ya da bu arabaya asılanlar bu açıklamasından dolayı Kaftancıoğlu’nu “terör destekçiliği” ile suçluyorlar.

Kaftancıoğlu’nın ‘demokratik çözüm’üne karşı ‘silahlı çözümü’ savunan Perinçek’e göre “Kürt sorununu ABD silahıyla çözmeye kalkanlar”a karşı “Batı Asya silahı kullanılmalı”ymış. Elbette Perinçek’in bu derin analizinden Türkiye’deki iktidarların 30 yıldır ABD-NATO silahları kullandıkları için Kürt sorununu çözemedikleri sonucunu da çıkarmak mümkün! Burada Perinçek’e mesela silahlarını kurtarıcı olarak gördüğü/gösterdiği Rusya’nın neden Kürt sorununu silahla çözmek yerine Kürtlerle diyalog kapısını açık tuttuğunu ve hatta hazırladığı Suriye anayasası taslağında Kürtlere özerklik kapsamında değerlendirilebilecek haklar tanıdığını sormaya gerek yok. Siyasi varlığını birilerinin savaş arabasına asılarak sürdürmeye çalışanların namlunun ucundan ötesini görememeleri şaşırtıcı değil.

Kaftancıoğlu ne diyor?

“Demokrasi İttifakı, İstanbul’da da Türkiye’nin birçok yerinde de hukuk çatısı altında, adalet çatısı altında bir araya gelen ve ortak hak arayışında yan yana durabilen insanların ortaya çıkardığı bir sonuç. Bu yan yana durabilme hali, elbette gelecekte de Kürt sorunu gibi birçok sorunun çözümüne de vesile olacaktır” diyor.

Kaftancıoğlu, ülke içinde baskıcı ve bölgede (Ortadoğu) yayılmacı-savaşçı politikalar izleyen Erdoğan iktidarının ülkeyi karşı karşıya bıraktığı sorunların çözümü için İstanbul seçimlerinde ortaya çıkan ‘demokratik ittifak’ın devam ettirilmesini öneriyor. İşte ülkede demokrasi ve değişim isteyen güçlerin birliğinin yarattığı kazanım ve kendi cephelerinde başlayan çözülmenin yarattığı tedirginlik, Erdoğan iktidarıyla kader birliği yapan çevrelerin Kaftancıoğlu’na saldırmalarına yol açıyor.

Yeni Şafak’tan Faruk Aksoy, dünkü yazısında “CHP, HDP’den aldığı oyun karşılığını devletin ilkelerini hiçe sayan, milletin gururunu inciten, terör mevzilerini okşayan bu tür açıklamalar yaparak ödeyemez” diyor ve CHP’yi “Kurucusu olmakla övündüğü cumhuriyeti HDP’ye karşı savunma”ya çağırıyor.

CHP ve Kaftancıoğlu’nun “demokratik ittifaka dayalı çözüm”den söz etmesi “terör mevzilerini okşamak”mış!

Bu ülkede Kürt sorunu konusunda AKP ve Erdoğan kadar “demokratik çözüm”den söz eden parti ve siyasetçi olmadı. Ancak AKP ve Erdoğan, “demokratik çözüm”den ne zaman söz ettilerse sorunu gerçek anlamda çözmeyi değil, Kürtleri kendi politikalarına yedeklemeyi amaçladılar. O yüzden Kürt sorunu için “Düşünmezseniz yoktur” da diyen, “Bu ülkenin Başbakanı olarak Kürt sorunu benim sorunumdur” da diyen, “Anaların gözyaşını dindirmek için baldıran zehri içerim” de diyen, “Bizden bir, onlardan on gidiyor” da diyen hep aynı Erdoğan’dı.

İstanbul seçimleri öncesinde Kürtlerde beklenti yaratmak için Diyarbakır’a gidip “Kürdistan mebusları”ndan söz eden, Öcalan’ın mektubunu kullanmaya çalışanlar yine onlardı.

Burada şu tespiti de yapmak gerekiyor: AKP ve Erdoğan yeni rejimin (tek adam rejimi) inşası sürecinde CHP’yi hedef yapıp cumhuriyet rejiminin demokratik olmayan kurum ve yasalarını tartışmaya açarak ve yine dini hassasiyetleri kullanarak Kürtlerin belli kesimlerinde beklenti yaratmayı başarmıştı.

Öte yandan Erdoğan iktidarı Kürtlere karşı içeride ve dışarıda ne zaman baskı ve müdahaleye dayalı bir politika izlediyse rejimin kurucusu parti refleksiyle CHP yönetimi bu politikaya destek vererek AKP-Erdoğan’ın işini kolaylaştırdılar. Burada uzun uzadıya saymaya gerek yok ama dokunulmazlıkların kaldırılmasından savaş tezkerelerinin uzatılmasına ve Afrin operasyonuna kadar birçok örnek verilebilir.

Nihayetinde Kaftancıoğlu artık rejimin de değiştiğini gören bir yerden kurucu parti refleksiyle hareket etmek yerine Kürtleri de kapsayan bir ‘demokratik ittifak’a dayalı demokratik değişim öneriyor. CHP içinden çıkan bu tutum, iktidar ve destekçilerinin de ezberini bozuyor ve AKP-Erdoğan iktidarındaki çözülmeyi hızlandıracağı için tedirginlik yaratıyor. O yüzden yeni rejimi inşa etmek için dün kurucu değerlerle kavga edenler bugün “kurucu değerler” diye bas bas bağırıyorlar. Erdoğan iktidarının/tek adam rejiminin çözülmesini devletin bekası sorunu gibi göstermeye çalışıyorlar. 31 Mart yerel seçimleri ve 23 Haziran’da tekrar ettirilen İstanbul seçimleri artık bu söylemin toplum üzerinde eskisi gibi etkili olmadığını/olamadığını gösterdi.

Özetle iktidarla kader birliği yapanlar, demokrasi ittifakını “terör destekçiliği” gibi gösterip toplumu korkutmaya çalışıyorlar. Ama aslında kendi sonlarının yaklaştığını gördükleri için en çok kendileri korkuyor ve ondan dolayı saldırıyorlar. Çünkü ‘demokrasi ittifakı’, katı olan her şey gibi kendi iktidarlarının da buharlaşmaya başladığı yeni bir dönemin başladığını haber veriyor.

Evrensel'i Takip Et