Sıra kimde?
Fotoğraf: Envato
Sıra kimde? Bu bir oyunun adı değil. Ama şöyle de düşünebilirsiniz: Bu ABD'nin Ortadoğu'da uyguladığı, tek tek devletleri domino taşları gibi art arda devirdiği emperyalist politikanın ortaya çıkardığı bir durum olabilir mi acaba? Şu günlerde S-400’lerin alınması vesilesiyle gündeme gelen yaptırımlar, Doğu Akdeniz vb. sorunlar nedeniyle Türkiye’ye karşı ortaya çıkan durum nedeniyle hararetle tartışılan konuların başında işte bu konu geliyor ve sıranın Türkiye’ye gelip gelmediği tartışılıyor.
Washington’da, Turkish Heritage Organization’un (Türk Mirası Vakfı) düzenlediği Türk-Amerikan ilişkileri konulu panelde konuşan Eski Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun, “Batı için Ortadoğu’da önemli olan, İsrail’in ve enerji kaynaklarının güvenliğini sağlamak. İsrail’e düşman ülkeler bertaraf edildi. Bu sıranın sonunda Türkiye var. Üzülerek söylüyorum ama gerçek bu. Korkarım Türkiye’yle Amerika, arasındaki sorunlar, S-400 probleminden çok daha fazlası. S-400 bana kalırsa küçük bir konu’’ dedi.
Saygun şöyle devam ediyor: “Eğer S-400 problemini bitirme konusunda uzlaşırsak, eminim yeni talepler olacaktır. İran’la anlaşma yapma, eğer buna ‘evet’ dersek sonrasında ‘Tamam, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kuracağız, buna muhalif olma’. Eğer buna ‘hayır’ derseniz, size ‘Kıbrıs’ta gaz ya da petrol arama hakkınız yok’ diyeceklerdir. Yani problem bana göre S-400 ya da F-35’lerin Türkiye’ye verilmemesi değil. Amerika Türkiye’nin bağımsız dış politikasından memnun değil ve Türkiye’nin bölgesel bir güç olmasını istemiyor.’’
Kuşkusuz böyle düşünen tek kişi Saygun değil. İktidar, onun yandaşları ve bir kısım muhalefet de aynı yönde görüş beyan ediyor ve beka meselesi yeniden alevlenmiş durumda. ABD de yerleşik Habertürk Yazarı Serdar Turgut da “Washington gözlemlerine” dayanarak şu tespiti yapıyor: “Türkiye şu anda kapitalist dünya siteminin merkezine isyan etmiş durumdadır. Bu merkezin şu ana kadar görmediği, duymadığı, alışık olmadığı boyutta bir isyandır. Onun sistem içindeki tüm hegemonyasını sarsacak düzeyde bir başkaldırıdır bu… S-400’leri almasıyla birlikte merkezin rolünü sorgulamaya girişen Türkiye, yaptırım tehdidinin kendisine sökmeyeceğini de söyleyerek tüm dünya sisteminin işleyişini sorgulamaya başladı.” Bu tespit oldukça iddialı bir tespit, iddia bununla da kalmıyor, bu isyanın liderinin adını da veriyor! "Erdoğan merkez çevre bağını ve mevcut dünya sistemini iyice sorgulamak ve değiştirmek niyetinde." (Serdar Turgut Habertürk 22.07.2019)
Bu tartışmalar bizi biraz eskiye götürdü: 9. Cumhurbaşkanı ve Başbakanlardan Süleyman Demirel “Bizi bölmek istiyorlar” diyordu. Kim bölmek istiyor sorusuna verdiği yanıt ise çarpıcı idi: Müttefiklerimiz! Ardından ekliyordu: “20 yıl daha bölünmeden gitmeyi başarmamız lazım.” Demirel'in bu sözlerinin kesin tarihini hatırlayamadığımdan bu sürenin dolup dolmadığını söyleyemeyeceğim! Ama kesin olan, sürekli hatırlanan ve bilinen bir gerçek var ki o da şu: Öncesi bir yana neredeyse son 70 yıldır bu ülkeyi yönetenler bu sorunları çok iyi bilmektedirler.
Bu nedenle onların kendilerinin sebep oldukları, bugüne kadar uyguladıkları iş birlikçi politikalar sonucu ortaya çıkan durum, bilgisizlikle, öngörüsüzlükle açıklanamaz. Onların sorunu, bilerek ve isteyerek batılı müttefiklere bağlı kalmalarıdır. Onlar dışarıdan gelecek “komünizm tehlikesi” gerekçesiyle açıklasalar da içeriden gelecek tehlikeye karsı, yani halka karşı örgütlenmeyi temel politikaları yapmışlardır. Sadece “NATO'nun ikinci büyük ordusunun hava savunma sistemine sahip olmaması” gerçeği bile bu durumun açığa vurulmasından başka bir şey değildir. Meğer bizim hava savunmamız yokmuş! Ne de olsa kazmayla, kürekle, taşla, sopayla başlayan bir isyan ordunun gücüyle süngüyle, topla, tüfekle bastırılabilirdi. Halkın uçağı olmadığı için hava savunma füzesine de ihtiyaç bulunmuyordu!
Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yoksulluk ve zorluklar içinde batılı emperyalistlere karşı vermiştir ve kazanmıştır. Hem köklü devlet geleneği ile, hem de Kurtuluş Savaşı'nın tecrübeleri ile bu ülkeyi yönetenler, yaşadıkları dünyanın gerçeklerini çok iyi bildikleri halde, kısa bir dönem aralığı dışta tutulursa iş birlikçiliği ve uşaklığı seçmişlerdir. Güçlü antikomünist duygularda bu işin gerekçeleri arasındadır. Olması gereken güçlü bir ulusal ekonomi, bağımsız bir dış politika, bölge ve dünya halkları ile karşılıklı saygıya, güvene dayanan ilişkiler inşa etme, onurlu ve gururlu bir ülke yaratma yoluna girmeleriydi.
Oysa ortaya çıkan Düyun-ı Umumiye dönemine göre daha kötü durumda olan batmış bir ekonomi, ithalata dayanan sınırlı bir üretim, ulusal varlıkların emperyalistlere ve onların iş birlikçilerine peşkeş çekilmesi, komşu halklara düşmanlığa dayanan, yayılmacı bir dış politika, büyük emperyalist devletlerden birine sığınmayı güvence olarak gören bir anlayıştır. Şimdi de emperyalist devletlerden alacakları icazetle “bölge gücü” olmaya soyunuyorlar. Ülkeyi ve devleti işte böyle bir kafa ile yönetiyorlar.
Eğer ülkeyi yönetenler bölgenin doğal zenginliklerini halklar ve barış yararına kullanmanın, emperyalistlerin ve kendilerinin de içinde olduğu iş birlikçilerin yıktıkları ülkelerin yeniden imarına harcamak için vb. bayrak açsalardı, mevcut kurulu dünya düzenine karşı bir tutum almış olurlardı. Oysa şimdi talep ettikleri zenginliklerin yağmasından kendi payını istemektir. Ama bu mücadeleye girişenlerin ağlayıp sızlanmaya hakları yoktur. Bu kurtlar sofrasıdır. Bu mücadele keskin dişlere, parçalayan pençelere, güçlü pazılara sahip olmayı gerektirir. Yani güçlü donanma, hava kuvvetleri ve güçlü bir ekonomi. Bu nedenle ağlamayı, zırlamayı kesin ve halklarının eşit haklara sahip olduğu, bağımsız, demokratik bir ülke kurmak için mücadele edenlere zulüm etmekle vardığınız yerin neresi olduğuna bir kez daha iyice bakın. Ortadaki eser sizin eserinizdir. Ha... Ülkeyi merak etmeyin, hiç kuşkunuz olmasın bu halk onu her durumda kurtarmayı da, yeni bir devlet kurmayı da başarır ve bunu yapmaları için size ihtiyaçları da yoktur.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37