‘Şeytani anayasalar’ meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Son zamanlarda, özellikle de tam da şu sıralarda ülkemizin gerek dahilinde, gerekse haricinde fırdolayı dönüp duran, sağımızda solumuzda cirit atan “şeytan” dölleriyle maalesef al takke ver külah cebelleşip duruyoruz...
Ortadoğu’nun göbeğinde bilmem kaç kıratlık bir pırlantadan farksız bu güzeller güzeli, bu efsaneler diyarı, her taşının, her tepesinin altında şu kadar bin yıllık tarihi hazineleriyle lebalep dolu olan bu cennet vatanımızda; milletçe kendi halimizde, kendi yağımızla kavrulup giderken, kimsenin tavuğunda, yediği ekmekte gözümüz yokken, onun bunun suyuna, berikinin sabununa, duvarda asıl duran sazına, kümesteki kazına, çiftine çubuğuna dokunmadan yaşayıp, bunun için her türlü gayreti esirgemediğimiz halde, yine de çevremizde, çeperimizde dolanıp duran şeytan kılıklı düşmanlarımızın sayısı her geçen günün ardından giderek artıyorsa, etrafımızdaki çember giderek daralıyorsa, nedeni acaba ne!
Üstelik, yıllardan beri gırtlağımızı paralarcasına “yurtta sulh, cihanda sulh” düsturuyla yaşamayı şiar edindiğimizi hemen her vesileyle haykırıp durmamıza rağmen, hatta buna ilaveten yerli yersiz, ikide bir “yaradılanı severiz yaradandan ötürü” deyimini anımsatıp, keza bu bapta ne denli barışsever olduğumuzu dillendirip nefes tüketiyoruz ama, öte taraftan her biri neredeyse başımıza sanki birer melun şeytan kesilip, dolayısıyla tepemizden hiç eksilmeyen bu rengarenk şer odaklarına ne buyurulur?..
Atalarımızın, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek kulak memelerimizden nadide bir küpe misali astıkları ya da boyunlarımızdan sarkıttıkları hamaylı veya muska niteliğindeki bu öğütten yola çıkıp, dolayısıyla şu alemde ecdadımızın izinden usul usul, tıpış tıpış giderken, buna rağmen yurdumuzun afakını sarıp sarmalayan, ellerinden geldiğince kuyumuzu kazmak için hain planlarla, entipüften sudan bahanelerle tepemizde pervane kesilip helikopter gibi dönenip duran, en önemlisi de görünüşte “dost” ama davranışları şeytanlara, iblislere bile külahlarını ters giydirecek kertede cin fikirli bu “düşman”larla başımız hoş değilse, eh o zaman ülkemizdeki bu kaknem durumun “mesul müdürleri” acaba bunca zamandan beri hangi cehennemin kökünde yuva kurup yan gelip yattılar?..
Kirvem, senin de bildiğin üzere, ülke çapında işlerimiz, gidişatımız kazara da olsa iyiye, güzele doğru bir gıdım, bir tık, bir nebzecik bile yol aldığında, bunun parsasını toplamak için kuyruğa giren “yetkili zevat”ın yanı sıra, ayrıca o anda “iktidar” koltuğunda oturan devletlularımızın bini bir parayken, aksi durumlarda; yani memleket toz duman, gidişat zifiri karanlık, ekonomi “Battı balık yan gider”, adalet “şinanay yavrum şinanay” hak, hukuk “hoptirinam”, radyolarda “Dönülmez akşamın ufkundayız” şarkısının sil baştan “yeni trend”e dönüştüğü şu ahvalde, kısacası at izinin it izine karıştığı bu ortamda, bu tepetaklak, bu yasalarımızın anasını zerre kadar iplemeyen, bir nevi “kişiye özel” keyfi gidişatın hani mostralık kabilinden de olsa bir tek sorumlusunu dahi bu bizim canımız ciğerimiz memleketimizin sathında günün birinde acaba bulup, böylece şeytanın bacağını kırabilecek miyiz, kendi payıma ne yazık ki hiç mi hiç bilemiyorum Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30