29 Temmuz 2019 23:23

Devrimci kronik tutmanın ağır emeği

Devrimci kronik tutmanın ağır emeği

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Doğan Özgüden’in iki cilt halinde toplanan Sürgün Yazıları (İnfo-Türk yayınları 2019), gazetecilikte kesintisiz 70 küsur yılı deviren Doğan Abi’nin yazılarını toparlamanın ötesinde kesintisiz bir Türkiye kroniği… Ayrıca sol siyasette tutarlı, bir çizgiyi sürdürmenin gurur verici bir kanıtı.

ANT’ın son sayısı 1 Mayıs’ta, arka kapakta Enternasyonal marşının sözleri ile çıktı.

ANT, Türkiye’de kapitalist gelişme içinde devletin üstlendiği rol kapsamında, ordunun rol üstlenmesini, kapitalist gelişmenin bir parçası haline gelmesine ilk işaret eden yayın organı oldu.

Solun bir kısmı Arap dünyasındaki Nasırcılık, Baas ve Cezayir’deki Ulusal Kurtuluş Cephesinden etkilenip, askeriyeden bunun bir benzerini çıkarma hayalleri peşinde koşarken, ANT Oyak ve benzeri kurumlarla bunun niçin mümkün olmayacağını anlatmaya çalışıyordu.

Evet, askeriye içinde genç subaylar arasında bir hareketlenme vardı. 27 Mayıs darbesi bir devrim olarak algılanıyordu. Devrim ihanete uğramıştı. Yeni radikal bir darbe ile devrim, antiemperyalist (Antiamerikan diye okuyun) toplumsal bir boyuta da sahip olacaktı.

15 Temmuz gibi darbe içinde darbe yaşandı ve 9 Mart beklenirken, 12 Mart sözde “reformist” darbesi yaşandı.

12 Mart’a politik doğru teşhis koyuyordu ANT, sonuncu 1 Mayıs sayısında.

Bu hayalin olabileceğine inanıyordu MDD görüşü. Denizler, Mahirler ve İbrahimler önemli bir kırılma sağladılar MDD’cilikten.

ANT yüzünü Latin Amerika’ya, Vietnam’a çevirmişti, önemli bir kırılmanın yaşandığı dünya genelinde.

Eski sol, bir anlamda Kominternin Kemalizme, Çin’de Gumindang’a bakışından, daha sonra da Sovyetlerin Baas’a, Nasırcılığa bakışından da etkilenerek, bunun mümkün olabileceğine inanıyordu 1971 darbesi öncesi.

Talihsiz bir başlıktı örneğin “Ordu kılıcını attı” manşeti 12 Mart sonrası. Oysa Hikmet Kıvılcımlı, 27 Mayıs’ın çok iyi eleştirel bir analizini yapmıştı ve bu kitabını ANT yayınları içinde yayımlamıştık.

Hadi eski solun bir kanadı MDD diyordu. Peki öteki kanat ne diyordu siyasi analizlerinde? Arada sadece bir harf farkı vardı: M değil U! Yani Ulusal Demokratik Devrim.

1968 yılında TİP yöneticilerini kafalayarak FKF yönetimini kapan Perinçek de, ertesi gün TİP’in karşı görüşüne karşın Devrimci Güç Birliğine FKF’nin katılımını ilan ediyordu. O da maşallah bugüne kadar çizgisinde son derece tutarlı.

Ankara’da ODTÜ taifesi, Sinanlar MDD ve SD tartışmalarına hiç bulaşmamıştı. Deniz ile Sinan buluştu sonunda.

Latin Amerika’da 1969 Brezilya askeri darbesinden sonra nasıl klasik darbelerden farklı, aynı zamanda ekonomik programlar izleyen bir darbeler zinciri, Uruguay, Arjantin ve en son Şili ile yaşanıyorsa, aynı sitemin bir parçası olan Türkiye ve Güney Kore’de de benzer gelişmelerin yaşanması aslında şaşırtıcı olmamalıydı.,

12 Mart tam olmasa bile, 12 Eylül, ABD’nin Latin Amerika’da uyguladığı Condor Planının başka bir yansıması idi. 12 Eylül sonrası yayımladığım Türkiye Sorunları ve Dünya Sorunları derlemeleri ile, Latin Amerika ve Güney Kore gelişmelerine önem vererek, siyaset biliminde geliştirilen milli güvenlik devleti kavramını öne çıkararak Türkiye’de nasıl bir çıkış sağlanabileceğine katkı sunmaya çalıştım. Bu bir anlamda ANT’daki çabanın devamı niteliğindeydi.

Latin Amerika solu Sao Paulo forumları ile başlayarak, şu ya da bu biçimde bir yenilenme, alternatif olmayı başardı. Yeni tür ekonomik programlı askeri darbe (OYAK’lı!) modelinin 1964 yılında ilk başladığı ülke olan Brezilya, cuntaya karşı kitlesel grevlerle yükselen, Lula’nın İP’sini iktidara taşıdı. 12 Eylül’ün model aldığı Pinochet rejimi 30 yıl direndi ama Allende’nin partisi iktidarı almayı başardı. Türkiye solu ise maalesef. 

ANT dergisi ve yayınları dünyadaki aktüel gelişmeleri anbean izleyen bir yayıncılık örneği sergiledi. Biz de 80 öncesi Demokrat gazetesinde, 80 sonrası yıllıklarla, kitaplarla, seçkilerle bunu yapmaya çalıştık.

Ülkenin yeni bir kırılma yaşadığı 1990 yılında Türkiye sorunlarını ve dünya sorunlarını kapatan devlet olmadı!

Çünkü bazılarının saati 1980 yılında durmuştu. Saatlerini ileri almayı başaramadılar ne yazık ki.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa