31 Temmuz 2019

Biyoahlak: Sağlıklı yaşam

‘Sağlıklı yaşam’ giderek ahlaki bir sorumluluk düzlemine çekiliyor, farkında mıyız? ‘Şu zıkkımı içerek hem kendini zehirliyorsun, hem çoluk çocuğun nafakasını ziyan ediyorsun hem de hepimizi kanser edeceksin’ cümlesi ne kadar da tanıdık, öyle değil mi? Ahlakın envai çeşidine bir yenisi eklendi adeta: Biyoahlak. Adeta yeni bir ‘inanç’ üretildi ve dinmişçesine insanlar müridi, hekim ve diyetisyenler ‘din adamı mertebesinde’ konumlandırıldı giderek.

Bir propaganda biçimi olarak ‘sağlıklı yaşam’ vadettiği tüm olumlu çağrışımlara karşın aynı zamanda bedenimize, ruhumuza, sosyal ilişkilerimize ideolojik bir saldırı. Nerede yaşayacağımızdan hangi sertlikte su içeceğimize, her gün en az atmamız gereken adımdan yatma saatimize, hangi egzersizi yapmamız gerektiğinden yürüyeceğimiz saate, tatilde nereye gidip ne yapacağımızdan ne yiyip içtiğimize, sigaradan alkole her konuda müdahil bir araca dönüştü giderek. Akıllı telefonların sağlık uygulamaları, e-sağlık vb. bu ideolojik saldırının gönüllüsü kılındığımız aparatları. Dünün anı defteri yazan elleri bugün nerede ise ‘yaşam kaydı’ tutma derdinde. Günlük nabız, tansiyon, kan şekeri düzeyinden adet dönemlerine, cinsel ilişki sıklığından atılmış adım sayısına, yatma saatinden ilaç alım anlarına bedene dair ne varsa anı anına kaydediliyor. Hatta bunu sosyal medyada paylaşanlar var. Kişinin kendi yaşamına ilişkin verileri kaydedip paylaşması bazı ülkelerde “nicelleştirilmiş benlik hareketi”ne dönüşmüş durumda. Giderek kendimizi sayılarla ifade yoluna çekiliyoruz sanki.

İdeolojik bir veche olarak sağlıklı yaşam, ‘farkındalık endüstrisi’ yaratarak nihilist bireyler üretiyor adeta. “Pasif nihilist, eylem yoluyla dünyayı dönüştürmeye çalışmak yerine, sadece kendine, kendi bireysel hazlarına ve kendini mükemmelleştirme projelerine odaklanır” demekte Simon Critchley. ‘Sağlıklı yaşam’ bağlamında kişisel tanıklıklarımız hangimizde bu yönde değil ki nicedir?

Yeni düzen sağlığı piyasalaştırmakla kalmayıp aynı zamanda metalaştırıyor. Bu zeminde ‘sağlıklı yaşam’ adeta bir ideolojiye dönüştürülerek halka arz ediliyor: Cazip ve son derece çekici! Anahtar kelimeler ise genç kalma, güzellik, enerji...

“Sağlıklı yaşam, zihnin ve bedenin ekonomik birer kaynak olarak görüldüğü siyasi bir paradigma üretiyor” demekte Will Davies. Haksız mı? İşe giriş başvurularında obezite, sigara ve alkol kullanımı giderek daha fazla belirleyici olmaya başladı. Hal böyle olunca sigara, fazlaca alkol tüketmek, kilolu olmak sağlıksız olmanın ötesinde insanların “Pazar değerini azaltıcı” başlıklara dönüştü. Hasılı sağlıklı olmak için değil, her birimizin pazar değerini artırmak için sigara ve alkolü bırakmak, kilo vermek bir olmazsa olmaz ödev olarak konuldu önümüze.

Değişen resmi terminoloji geleceğin aynası gibidir. Sahi dil ne kadar da değişti! Misal yılların ‘hastalık istirahat raporu’ artık ‘iş göremezlik’ olarak geçiyor kayıtlarda. ‘İşçi sağlığı’ sığlaştırılıp ‘iş sağlığı’na indirgendi giderek. Bu ahvalde, kişisel sağlıklarını ihmal edenler, David Harvey’in ifadesiyle hastalığın “İş göremezlik olarak tanımlandığı” günümüz toplumuna yönelik doğrudan bir tehdit olarak görülmeye başlandı.

Bu koşullarda nesne değil özne olarak yaşayabileceğimiz bir sürecin kapılarını ise ancak ‘hayır’ diyerek açabiliriz.

Hayır:

•Sağlığın metalaştırılmasına hayır!

•Bizi hasta eden kapitalizmin yeni farkındalık endüstrisine hayır!

•’Sağlıklı yaşam’ piyasasının nihilizm batağına hayır!

Hayır, hayır, hayır...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et