31 Temmuz 2019 23:23

Talan

Talan

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye, Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan, Ege kıyılarında dantel gibi işlenmiş kıyı coğrafyası ile Avrupa’nın en uzun sahillerine sahip iki yarımada. Kıyılarımızın uzunluğu 8 bin beş yüz kilometreden fazla. Buna Gökçeada, Bozcaada, İmralı, Hayırsız, Heybeli gibi adalarımızın sahilleri dahil değil. Onları da eklersek 10 bin kilometreyi geçer. Kıyı şeridini 80 metre kalınlık ile sınırlarsak 800 milyon metre kare eder. Kişi başı 10 metrekare. Herkese yeter. Ama durum öyle değil. Kıyıların büyük bölümü parsellenmiş. Batı Akdeniz’de, Anamur’dan Datça’ya kadar şöyle keyfe göre denize girilebilecek, şezlongla işgal edilmemiş kumsal yok. Kayalık da tek tük.

Ege kıyılarında durum daha da kötü. Yasalarımıza göre Artvin’den deniz kıyısından yola çıkan biri, askeri alanlar hariç, hiç kimsenin engellemesi ile karşılaşmadan Hatay’ın Samandağı’na ulaşmalı ama kıyılar çoktan büyük şirketler tarafından kapatılmış. Kıyı yollarına barikat kurup başına adam diken oteller bile var. Gariban emekçi neyi kime karşı koruduğunun farkında bile değil, “Geçmek yassaaak.”

Daha ücra köşelere saklanmış kasabaların, köylerin geleceği de sancılı. Türkiye’nin en ucunda bir köye yerleşmiş İstanbullu. Orta yaşı epey geçmiş. İstanbul’un kalabalığından, koşuşturmacasından sıkılmış, buraya gelip birikimi ile bir köy evi almış. Yandaki evi de bir başka büyük şehir göçmeni almış. Onun yanındakini de. Üst katları iki oda pansiyon yapmışlar. Oralara da büyükşehir göçmenleri gelip yerleşmiş. Evlerini İstanbul göçmenlerine satıp aldıkları parayla çocuk evlendirenler şimdi buralarda kendi evlerinde temizliğe gelip yaşamaya çalışıyorlar. Sanki kendi hep oradaymış ruh halindeki büyükşehir göçmeni, “Buraların eski tadı kalmadı. Duyan geliyor. Ev fiyatları yükseldi. Eski sakinliği, el değmemişliği, bitti.” diye yakınıyorlar.

“Yahu buraların Kristof Kolomb’u, Pizarro’su sizsiniz” diyorum. Gururla suratıma bakıyorlar. Kronik entel (?) rekabeti içerisinde birbirleriyle de sorunlular. Büyükşehir komplekslerini bu hoşgörülü halkın içerisine de işlemişler. Büyükşehir göçmenlerinden kimse kimseyi sevmiyor. Nişantaşı galerilerinde, Ankara atölyelerinde yumruk yumruğa kavga eden iki ressamın geçmiş anısı geliyor gözümün önüne. Doğal çiftliğin kapısına “Doğal çiftlik” yazıp, içerisini bungalov evlerle dolduran büyükşehir göçmeninin uyanıklığına şöyle bir göz atıp “Acaba Ege’nin diğer yakasında durum nasıl?​” diye bakmak için komşuya geçiyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa