01 Ağustos 2019 23:29

Fed'in faiz kararı sonrası görünüm

Fed'in faiz kararı sonrası görünüm

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Beklenen oldu, Fed krizden bu yana politika faizini ilk kez indirdi. Bu indirim yeni bir parasal genişleme döngüsünün başlangıcı sayılabilir mi? Powell’ın açıklamaları bu yöndeki beklentileri büyük ölçüde boşa çıkarıyor. Ama gerekirse yeni indirimlerin geleceğinin de altını çiziyor. Sonuç olarak Fed henüz ana stratejisinde bir değişiklik yapmış değil. Enflasyonun hedefin altında kalması, konut piyasasındaki yavaşlama, küresel ekonomideki durgunluk ve ticari gerginlikler Fed’in daha önce belirlenen hatta yürümesini zorlaştırıyor.

Ve tabii ki Trump faktörünü de atlamamak lazım. ABD başkanı her fırsat bulduğunda merkez bankasını hedef gösteriyor. Faizleri indirerek doları ucuzlatmasının gerekliliğine vurgu yapıyor. Kısacası bizdekini aratamayan bir hükümet merkez bankası çekişmesi yaşanıyor ABD’de. Ama önemli bir fark var. Orada Fed başkanının siyasi otorite ile ters düştüğü gerekçesiyle görevden alınması mümkün değil. Yine de artan siyasi baskı karşısında Fed ne kadar bağımsız bir hat çizebilecek bunu hep birlikte göreceğiz.

ABD ve küresel piyasalarda yaşanan gelişmeler içeride sıkışan hükümetin de bir nebze olsun hareket alanı bulmasını mümkün kılıyor. Hükümetin ve merkez bankasının ekonomide derinleşen durgunluk karşısında yüksek faiz politikasına sıkı sıkıya sarılması anlamlı değildi. Ne var ki, dış ekonomideki gelişmelerin desteği olmadan faizlerde büyük çaplı yeni indirimlere gidilmesi de kuru yukarı yönlü baskılayacaktır.

İçerideki tabloya dönersek. Kredi hacmindeki duraklama uzun zamandır dikkat çekiyor. Haftalık verilere baktığımızda 19 Temmuz itibariyle mayıs ayından bu yana kredi hacminde yüzde 1.8’lik bir daralma göze çarpıyor. Ticari kredilerde ise yüzde 2.2’yi buluyor. 2018 yılında kredi hacmi yüzde 15, 2017 yılında ise yüzde 19 büyümüştü. Özellikle ticari kredilerde bu tıkanıklığın aşılamaması halinde seri halde iflaslar kaçınılmaz görünüyor.

Kredi faizlerindeki gelişmelerden en sert etkilenen sektörlerin başında ise kuşkusuz inşaat sektörü geliyor. Konut satışları haziran ayı itibariyle bir önceki yıla göre yüzde 48.6 oranında azaldı. İpotekli satışlarda ise düşüş yüzde 84.6’yı buldu. Yazıyı kaleme aldığım saatlerde Ziraat Bankası konut kredisi faizini aylık yüzde 0.99’a çekti. Buna diğer kamu bankaları da eşlik edecektir. Özel bankaların ise ne oranda katılacağını göreceğiz. Yakın geçmişte bankaların hükümetle ters düşmemek adına konut kredisinde indirime gittiğini, buna karşılık kredi açmakta ayak dirediğini görmüştük. Bu durum tekrarlanırsa piyasaya etkisi oldukça sınırlı kalacaktır. Konut talebinde bir diğer önemli nokta ise bireylerin geleceğe dönük gelir beklentileri. Ekonomideki durgunluk derinleştiği, ücretler baskılandığı, işsizlik artmaya devam sürece sadece faizleri düşürerek sektörü hareketlendirmek sürdürülebilir bir politika olmayacaktır. 

BDDK verilerinde bir diğer dikkat çekici gelişme ise sorunlu kredilerdeki sert tırmanış. Takibe düşen kredilerin toplama oranı 2018 yılının başında yüzde 3 seviyesindeydi. 2019 yılında yüzde 4’e, Temmuz itibariyle ise yüzde 4.7’ye ulaştı. Burada da ticari kredilerin yüzde 4.9’luk bir oranla ön plana çıktığını görüyoruz.  Kamu bankaları başta olmak üzere bankaların yüzdürdüğü sorunlu krediler nedeniyle bu oranın mevcut tabloyu yansıtmaktan oldukça uzak olduğunu da belirtmekte fayda var.

Son olarak mevduata baktığımızda bankalarda tutulan toplam mevduatın yüzde 54’ünün yabancı para cinsinden olduğunu görüyoruz. Bu oran 2018 başında yüzde 44, 2015 yılında ise yüzde 37 seviyesindeydi. Buradan da görüldüğü gibi halkın TL’ye güveni oldukça zayıf. Her ne kadar merkez bankası başkanı burada bir miktar çözülme beklediğini belirtse de baskılanan kurla sıkışan döviz cinsi mevduatların düşük TL faizi ile çözülmesi zorlaşacaktır. Geleceğe dönük kur beklentileri burada kuşkusuz büyük rol oynayacak. Aksi takdirde TL kredilerinde arzulanan genişlemeye paralel olarak bankaların karşılaştığı kur riski de artacak, bilançolar bozulacaktır.

Sonuç olarak, küresel piyasalarda yeniden güç kazanan genişlemeci eğilimin anlık olarak resesyonla mücadelede hükümetin elini rahatlattığı bir gerçek. Ama özellikle ABD tarafında halen net bir hat çizilmiş değil. Önümüzdeki yıl ABD’de başkanlık seçimleri var. Trump’ın kampanya süresince Fed’i hedef tahtasına oturtacağına şüphe yok. Bu gelişmeler doları baskılayacaktır. Ne var ki, iç piyasada istikrarı sağlamaya yeter mi, geçmişte olduğu gibi sıcak parayı ülkeye çeker mi? Buna olumlu cevap vermek zor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa