Yaşamak

Fotoğraf: Pixabay
IŞIĞIN KARANLIĞI
Güneş ne kadar keskinleşirse gölgeler onca kararır. Işığın karanlık yüzünde. Göz kamaştırıcı bir karanlıkta. Füzelerin art arda uçurulduğu gökyüzünde…
KARGALAR YERE İNDİ
Kargalar, eskiden damlara konar, ağaçlara tünerdi. Damları çanak antenlerle baz istasyonlarının demirden blokları kaplayınca çıkan sinyallerden havayı sürekli titreten vınlamalardan olmalı, kargaların gaklamaları kesildi. Onlar da peş peşe birerli, ikişerli ya da topluca yollara, bahçe içlerine, ev aralarına indiler. Kanat çırpmadan kedi, köpek gibi dolanıp durmaya. Kedi, köpek için ara sokaklara konan kuru mamalarla sulara el koymaya. Şimdi gaklayarak kedi köpek mamalarının başına çöküyorlar. Kedilerle köpekler mamalarına pek yaklaşamıyor artık. Kargalar yere indiğinden…
SIRADAN
Sıradan bir gün, her gün. Beton blokların sıkıştırdığı kentte. Ağaçsız, yapraksız, topraksız beton yollar arasında. Çelik köprüler üstünde. Denizden de, gökyüzünden de uzaklaştırılmış sıradan bir adam. Ezen kalabalığın ortasında. Yalıtılmış. Tek başına kalan.
BOĞUNTU
Kentin kalabalığın otobüsleri, metrobüsleri, metroları, trenleri, minibüsleri, taksileri, otomobilleriyle, yerin üstünden, yerin altından yolların, köprülerin iki yanından, tünellerin karanlığında bir o yana bir bu yana akıp duruyor. Birbirini itip kakarak, cepten cebe konuşarak, bağırıp çağırarak, kavga ederek, dövüşerek: taciz, tecavüz, cinayet evlerine ulaşmaya çalışıyor. Denize ulaşamadan kızgın güneş altında kuruyan ırmak örneği. Kendi içinde boğularak.
MIRILTI
Konuşmuyoruz deniyor ya, aslında konuşamıyoruz/konuşturmuyorlar. Konuşmaya kalkanları apar topar toplantılarda susturulan telefonlar gibi sessize alıyorlar. Toplantı sürerken konuşma da sürüyor içten içe. Bir mırıltıdır sürüp gidiyor sessizlikte, bütün telefonların birlikte çalacağı güne.
HEPSİ SENİN
Hepsi senin için. Gökyüzü, deniz, toprak. Toprağın altındakiler, üstündekiler. Hepsi senin. Paylaşabildiğimiz sürece.
YAŞAMAK
Güneşe bırakalım gökyüzünü, aya, yıldızlara. Kuşların kanat çırparak uçuşuna sabah akşam. Ne yerden, ne gökten ateş saçmadan. Ortalığı kana bulamadan. Suları bulandırmadan. Uçsuz bir denize açılırcasına yelken açarak. Rüzgarla yarışırcasına yaşamak.
GÖLGE ORDUSU
Gölgeler basmış her yanı. Aralarında ışıktan adacıklar. Gölgeye bastığında sen de kayboluyorsun. Sen de gölgesin aslında. Işıktan adacıklar olmasa hepten yok olacaksın/yok olacağız…
SEVGİ
“Seni seviyorum” demekten başka söz gelmiyor aklıma. Mutlu olmak için. Mutlu etmek için dünyayı, sevgiden başka söz yok.
Not: Sevgi ateştir; yakmayan, ısıtan. Sağaltıp dirilten.
Evrensel'i Takip Et