08 Ağustos 2019 00:00

Kaz Dağları’nı savunma, antiemperyalist bir çevre mücadelesidir

Kaz Dağları’nı savunma, antiemperyalist bir çevre mücadelesidir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kaz Dağları’nda, “Altın arama çalışmaları” adı altında yürütülen çevre katliamı ve “siyanürle üretim” konusu, son günlerde siyaset, sanat-kültür çevreleri, çevreci örgütler, demokrat ve aydın kamuoyu başta olmak üzere, Türkiye’nin gündeminin ön sıralarına yükseldi.

Kanadalı Alamos Gold firmasının taşeronu olana Doğu Biga Madencilik firmasının Çanakkale-Kirazlı bölgesinde yürüttüğü çalışmaların bir ağaç katliamı olarak gündeme gelmesi, tepkileri genişletti.

Çevre Bakanlığından; “Şirkete kestiği ağaçlardan fazla fidan diktirdik”, “Altın arama bölgesinin Kaz Dağları’yla ilgisi yok”, “Ruhsatı bizden önceki hükümetler vermiş” ve “Çanakkale’nin içme suyunu sağlayan barajın arama çalışmalarından etkilenmesi söz konusu değil”, “Arama çalışmalarında siyanür kullanılmayacak” açıklamalarına karşın tepkiler genişlemeye devam ediyor.

Suriye’de “Güvenli bölge kurma” adı altında savaş tamtamlarının yüksek volümlü gürültüsü de Kaz Dağları’ndan altın madencilerini kovma mücadelesinin gündemdeki önemini azaltabilmiş değil.

ALAMOS GOLD, UZUN SOLUKLU BİR MÜCADELEYİ GÖZE ALMIŞ

Bu tartışmalar içinde, Kanadalı Alamos Gold şirketinin, projeyle ilgili “risk analizi”nde halkın olası tepkisini ’potansiyel risk’ olarak değerlendirdiği ortaya çıktı.

Firma bu riski, “toplumla ilişkiler” başlığı altında, “Toplumun projeyi desteklememesi durumunda üç ila altı ay gecikme olabileceği” biçiminde ifade etmiş!

Elbette ki, madenci ya da öteki türden firmaların ve arkasındaki hükümetin tutumu dikkate alındığında, burada “toplumla ilişkiler” ifadesini, “toplumla mücadele” olarak anlayabiliriz.

Hele de son gün Kaz Dağları’na sahip çıkmanın böyle ileri boyutlara vardığı, binlerce kişinin maden sahasına girmesine varan bir protestoya kadar gelindiği dikkate alındığında, firmanın bu “risk tespiti”nin önemi daha iyi anlaşılır.

Firmanın, toplumdan gelebilecek bir direniş için yaptığı “risk tespiti”nden, Kaz Dağları’nı altın tekellerine karşı savunanlar için çıkarılacak ilk sonuç; mücadelenin birkaç gösteriyle, protesto düzeyinde kalan kimi eylemlerle kazanılamayacağıdır!

Çünkü firma zaten, bu konuda “Üç-altı aylık bir mücadeleyi göze almış”tır!

Elbette ki bundan, “Eğer mücadele altı ay sürerse, bu altı ayın sonunda Alamos Gold, halkın tepkisi karşısında tası tarağı toplar gider” sonucu çıkmaz. Tersine firmanın bu tespitinden çıkarılacak ilk sonuç, Kaz Dağları’nı savunma mücadelesinin “uzun soluklu bir mücadele” olacağıdır.

BERGAMA KÖYLÜLERİNDEN BERİ SÜREN MÜCADELEDEN ÖĞRENEREK

Demek ki, Kaz Dağları’nı savunma mücadelesi, her uzun soluklu mücadele gibi, çevre halkının; altın madeninden zarar gören üreticiler, başta olmak üzere bölgenin havasının, suyunun, toprağının kirlenmesinde zarar görecek halkın örgütlenmesini esas alan bir mücadele olması gerekir.

Bu da Çanakkale’den Körfez’e kadar, Kaz Dağları’nın havasından, suyundan, toprağından yararlanan herkesin mücadeleye çekilmesi perspektifiyle hareket edilmesini gerektiren bir durumdur.

Bunda çeyrek yüzyıl önce, çevre mücadelesini aydınların, çevrecilerin mücadelesi olmaktan öteye götürerek bir köylü mücadelesine dönüştürmüş olan Bergama köylülerinin mücadelesi, Kaz Dağları’ndan uzak bir bölgede yaşanmamıştır. Ki, bu mücadele ancak köylülerin içeriden bölünmesi, mücadele eden köylülerin “Alman ajanı” olduğuna varan iftira ve karalama kampanyalarıyla bastırılmıştı.

Kuşkusuz o zamandan beri köprülerin altından çok su aktı. Sinop’tan Artvin’e, Bergama’dan Uşak-Eşme’ye, Mersin’den Rize’ye pek çok ilde köylüsüyle, kentlisiyle, çevrecisiyle, çevreye duyarlı siyasi kesimlerle çevreyi koruma mücadelesi ülkemizde bir halk mücadelesine dönüştü.

Kaz Dağları’nı savunma mücadelesi, bütün bu önceki çevre mücadelelerinin olumlu yönlerinden yararlanılacak bir mücadele olarak biçimlendiği ölçüde, başarılması mümkün olabilecek bir mücadeledir.

BÜTÜN GÜÇLERİ SEFERBER EDEN BİR MÜCADELE

Dahası bu mücadele sadece bir çevre mücadelesi değil; ülkenin yer altı kaynaklarını yabancılara peşkeş çekenlere, onların politikalarına karşı da bir mücadele olarak gerçek bir antiemperyalist mücadele, Kaz Dağları havasıyla, suyuyla, tarımı, bölgedeki yaşamı besleyen, çok önemli bir değer olması itibarıyla da gelecek kuşakları da kapsayan bir var olma ya da yok olma mücadelesidir.

Bu gerçekler açısından, Bergama köylülerinin Eurogold’a karşı mücadelesinden bu yana gelişmeler dikkate alındığında, Kaz Dağları’nı savunma mücadelesi; bölge halkının mücadeleye çekilmesi için, bu mücadele içinde yer alabilecek belediye, siyasi, sendikal, kooperatif, çevre örgütü vb... her çevreden yerel güçlerin ortak mücadele içinde yer alması için harekete geçirildiği, eylemlere destek veren CHP ve HDP’li vekillerin, aydınların, kültür-sanat çevrelerinin, çevreye duyarlı siyasi güçlerin harekete geçmesi için girişimler yapıldığı, ülke çapında çevre hareketinin Kaz Dağları mücadelesi etrafında birleşmesi vs... gibi her imkanın devreye sokulduğu kapsamlı bir mücadele olması bundan sonrasında belirleyici olacaktır.

Mücadeleyi, Alamos Gold’un beklentisi olan altı ayın da ötesine götürerek, bölgeden tümüyle çekilip gitmesine kadar sürecek bir mücadele hattına ancak böyle girilebilir.

Kısacası Kaz Dağları’nı savunma mücadelesiyle ilgili protestolar olmaktadır, olacaktır da. Ama bu mücadelenin sonucunu belirleyecek olan, kapsamlı ve uzun soluklu bir mücadelenin başarılıp başarılamaması olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa