07 Ağustos 2019 23:52

Meşe'den mektup

Meşe'den mektup

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Artık ne söyleyeceğimizi de bilemiyoruz. Gözünü yeşil dolar bürümüş bir avuç kötü adam, doğa, insan, yaşam, orman gibi değerlere düşman kesilmiş. Onlar için güzel yaşam yastık kılıflarına, yorgan nevresimlerine doldurdukları dolarlar, altınlar ve bu paraları harcayabilecekleri yüksek tavanlı, camla kaplı gökdelenler.

Son 10 yılda katledilen kardeşlerimizi ve ormanlarımızı listelesek sizin sütunun satırları yetmez. Ama tek tek sayılar bile ürkütücü, can yakıcı. Sizin Stalin Yoldaş’ın “Bir kişinin ölümü trajedi, bir milyonunki istatistiktir” sözü biz ağaçlar için de geçerli. Trajediyi anlamak için bu koca ormanın 100 yıllık meşesine, bana gelip sarılmanız, kabuklarım ile konuşmanız, altıma uzanıp çok yukarılardaki yapraklarımı izlemeniz gerek. Ama katliam, bırakın trajedi boyutunu istatistik boyutunu bile çok aştı. Siz insanlar artık bu doğa ve ağaç düşmanlığının kökenlerini dinde, milliyette aramaya başladınız. Kiminiz, “Orta Asya’yı bitirip batıya göç ettik. Şimdi burayı tüketip nereye gideceğiz?​”, kiminiz “Gidin bakın İsrail’e, yemyeşil. Adamlar Arap çöllerinin ortasında vaha yaratmış. Bizim Araplar da ha bire ağaç kesip ormanları çöl etmişler. Peygamberimiz boşuna mı “Yeşil ağacı kesmeyin, kıyamet gününde bile ağaç dikin” diyor.

Tüm itiraz ve mücadelelere rağmen Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve İstanbul Havaalanı için katledilen arkadaşlarımızın sayısı en iyimser rakamla 2 milyon 7 yüz bin. Hani sizin ünlü padişahınız Yavuz Sultan Selim kafasını kaldırıp bizim buralara baksa utancından kavuğu kızarır. İstanbul’dan Gürcistan’a diye başlattığınız Kuzey Otoyolunun İstanbul Kuzey Ormanlarından, Şile’den, Ağva’dan geçen kısmı için yok ettiğiniz arkadaşlarımızın sayısı çoktan milyonu aştı. “Sinop İnceburun’a nükleer santral yapacağız” diye tutturdunuz. İçinizden aklı başında olanların “Yapmayın, etmeyin. Türkiye’nin nükleer santrale ihtiyacı yok, rüzgar ve güneş ülkesiyiz. Yarı maaliyetle aynı enerjiyi üretebiliriz” uyarılarına rağmen bazılarınız “Atom bombası yapacağız” yalanına sarıldı. Sonuç, İnceburun’da 650 bin arkadaşımız öldürüldü ve sonra utanmadan “Santral çok masraflı, pardon.” dediniz. Yaptığınız katliam yanınıza kâr kaldı. Artık oraya 5 yıldızlı bir otel yapar, yeşil dolarlarınızı harcarsınız. İnsanlar 20 milyar dolarlarının kurtulduğuna mı sevineceklerine, 650 bin kardeşimin katledilmesine mi üzüleceklerine şaşırdılar.     

Ama esas sorun bu işleri yapanların yaptıklarının yanlarına kâr kalması. Bu kadar kardeşimin, akrabamın, bizim içimizde yaşayan hayvanın, mahlukatın katledilmesi kararlarının altına imza atanların, bu kararları uygulayanların vicdanlarda değil en azından sizin hukukunuz önünde yargılanıp hak ettikleri cezalara çarptırılmaları şart. Biz nasıl olsa onları yargılayıp cezalandırıyoruz. Su kardeşim sel oluyor, toprak kardeşim kızgınlığından yerinde duramayıp heyelan oluyor. Ama siz suçu soyutlaştırmadan, “Kahrolsun uluslararası tekeller” diye çırpınmadan, “Kahrolsun emperyalizm” diye bağırarak buhar boşaltmadan bu izni veren her kimse, valinizden, bakanınızdan, başbakanınızdan başlayarak ağacı kesen işçisine, elindeki testeresine kadar herkes hakkında suç duyurusunda bulunmalısınız. Belki bugün bizim kadar güçlü ve rüzgarla, güneşle, su ile dayanışma içerisinde değilsiniz ve yaptıklarınız işe yarayamayabilir. Ama en azından onları, kendi çocuklarının gözünde mahkum edersiniz. Ve yarın, katledilen bizler, salkım söğütler, çınarlar, gürgenler, sincaplar, kuşlar, böcekler gibi sizler de, hesabı öbür dünyaya bırakmadan bu dünyada sorabilme gücüne erişirsiniz. Biz sizden önce vardık, sizden sonra da var olacağız.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa