Saray

Fotoğraf: Pixabay
ŞEFFAFLIK
Körün göremediği renkleri göster; karanlığı aydınlat. Sağırın duyamadığı sesleri duyur; kapıların ardında konuşulanları dinlet. Yürüyemeyenlerin gidemediği yere götür; olan biteni göster. Körün gözü, sağırın kulağı, yürüyemeyenin ayağı ol! Herkes için. Görülsün, duyulsun, bilinsin diye her şey.
SAĞANAK
Sağanak suya batırdı bütün kenti. Sular çekildiğinde çöp birikintileri kaldı geriye. Her gün çöp kamyonlarıyla taşınan, çalı süpürgeleriyle ayakçı çöpçülerin silip süpürdüğü kentin ortasında. Kuytularda gizli, yıllanmış kanlı çöp birikintilerini dışa vurdu sağanak; köprülerin, geçit altları karanlığının boğduğu insanların şişmiş cesetlerini de yüzümüze. Kentin temizlenemeyen kiriyle.
NE YIKIM NE TALAN
Sür git atını, sür git yola. Taş, toprak içinde olsa da yolun. Sür git. Bir dağ, bir orman, bir göl, bir ırmak çıkacaktır karşına. Serin. Gökyüzünün mavisi, ağacın yeşili, çiçeklerle bezeli toprağın binbir rengiyle senin olan. Otur toprağa, sarıl onlara. Türkünü söyle, sesini kat doğaya. Artık ne yıkım, ne talan. Yalnız senindir/seninledir dağ, orman.
SARAY
Güneş tam tepedeyken tepedeki sarayın gölgesi düşüyor, kentin üstüne. Karanlık basıyor ortalığı; akşam olmadan, gece bastırmadan. Göz gözü görmeyen bir karanlık ışıklar yanmadan. Sarayın ışıkları yanıyor yalnız, kendini aydınlatan.
YAĞMUR SONRASI
Yağmur sonrası bir kuş öttüğünde ötekiler de ona katılır. Bir cıvıltı kaplar her yanı. Güneş yükselir, gökyüzü mavilenir. Boynu eğilmiş/eğiltilmiş her çiçek doğrulur, güneşe yönelir, gökyüzüne ağar, ortalık renklenir. Her yağmur sonrası, yeter ki bir kuş ötsün. Ötebilsin. Avcılar ulaşmadan.
YENİLEMEK
Bir kentin tarihi, coğrafyası korunmadan o kentin geleceği sağlanamaz. Yıkıp yıkıp yıkılanın yerine yenisini yapmakla geçmişi ortadan kalkabileceği gibi geleceği de olmaz. Her gün yenilendiğinden hep yeni kalır. Yepyeni. Gündelik. Ne geçmiş, ne gelecek.
TEK BAŞINA
Yalnız beton, dikine, düzüne beton, fayans duvarlar, ak mermer döşeli alan, güneşi katlayan. Sıcağı daha sıcak, soğuğu daha soğuk yaparak. Her ikisinde de göz kamaştırıcı bir ışık. Kimse kimseyi görmeden, duymadan koşuşturan bir kalabalık. Körüne kör, sağırına sağır bir dünyada, ıssız kalabalığın ortasında, tek başına.
Evrensel'i Takip Et