TSK’deki istifalar neyi gösteriyor?
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarına tepki gösteren 5 generalin istifa haberi, ‘TSK’de neler oluyor?’ sorusunu akıllara getiriyor. Aralarında İdlib’deki birliklerden sorumlu Tümgeneral Ahmet Ercan Çorbacı’nın yer aldığı 5 generalin 4’ünün Suriye ve sınır bölgelerinde görev yapan generaller olması da dikkat çekiyor.
Bu istifa kararları hem ordu içindeki çelişkileri ortaya sermesi, hem de ordu-siyaset ilişkisini yeniden tartışma konusu haline getirmiş olması bakımından önem taşıyor. Ayrıca ‘beka’ meselesi gibi gösterilen Suriye politikasına dair soru işaretleri yaratıyor.
Öncelikle Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşundan bugüne ordunun önemli siyasi aktörlerden biri olageldiği bir sır değil.
AKP-Erdoğan’ın Gülencilerle işbirliği yaptığı dönemin en popüler sloganlarından biri de “askeri vesayeti ortadan kaldırmak” idi. Siyasete müdahalesini darbeler, muhtıralar, MGK kararları üzerinden gerçekleştiren ordu içindeki geleneksel güç odaklarına karşı yürütülen bu mücadele uzunca bir süre bir demokratikleşme hamlesi olarak gösterildi. 15 Temmuz darbe girişimi “askeri vesayeti ortadan kaldırma” denilen şeyin aslında orduyu kendi politik çizgilerine göre yapılandırmaktan başka bir şey olmadığını gösterdi. Çünkü bu askeri darbe girişimi, askeri vesayeti ortadan kaldırma iddiasıyla orduda kadrolaşanlar tarafından gerçekleştirilmişti.
Darbe girişiminden sonra ordunun bu kez tek adam rejiminin ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden yapılandırılması için adımlar atıldı. Bu temelde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar Milli Savunma Bakanlığına atandı. Erdoğan iktidarı FETÖ’cülerin tasfiyesi sürecinde dün FETÖ’cülerle birlikte tasfiye etmeye çalıştığı ulusalcı-Ergenekoncu çevrelerle işbirliğine yöneldi. Ancak 5 generalin atamalarda kendilerine haksızlık yapıldığını söyleyerek istifa etmeleri, iktidarın bugün işbirliği halinde bulunduğu çevrelerde de bir rahatsızlık olduğunu ve YAŞ kararlarındaki atamaların iktidarın siyasi ihtiyaçlarına göre yapıldığını ortaya koyuyor.
Neresinden bakarsak bakalım, karşımızda ordunun fazlasıyla politize edildiği ve egemen güçler arasındaki siyasi mücadelenin içine çekildiği bir tablo bulunuyor.Ve dünyanın her tarafında ordunun böylesine politize edildiği rejimlere bakıldığında görülecek şey; bu rejimlerin kendilerini demokrasi ile değil, baskı politikaları ve savaşla ayakta tutmaya çalışan rejimler olduğudur. Elbette böylesi rejimlerde siyasi mücadelenin bir parçası olarak darbeler ve darbe girişimleri de eksik olmamaktadır.
Meselenin bir diğer boyutu da başta İdlib’deki birliklerden sorumlu general olmak üzere istifa eden generallerin sınır birliklerinde görevli generaller olmasıdır. İktidarın,Türkiye’nin İdlib ve Suriye’nin diğer bölgelerindeki askeri varlığını ve sınır bölgelerinde sürdürülen operasyonları bir ‘beka’ ve ‘milli güvenlik’ meselesi olarak gördüğü bir süreçte bu bölgelerde görevli generallerin istifası, en azından bu politikanın ordu içinde tartışmasız kabul gören bir politika olmadığına işaret ediyor.
Bilindiği gibi Türkiye’nin Erdoğan-Putin arasında imzalanan ‘Soçi mutabakatı’ndaki taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle Suriye ordusu İdlib’in güneyindeki Han Şeyhun kasabasına operasyon düzenlemiş ve bu operasyonda Türkiye’nin İdlib’deki gözlem noktalarından Morik’teki gözlem noktası kuşatma altında kalmıştı. İktidarın cihatçılarla işbirliği konusundaki ısrarının İdlib’deki 12 gözlem noktasının cihatçılar için birer kalkan haline gelmesinin önünü açması, buradaki birliklerin önümüzdeki dönemde ateş altında kalması ve sıcak çatışmaya çekilmesi riskini önemli oranda arttırıyor. Oysa en azından bir süreden beri ulusalcı generaller bu politika yerine Suriye rejimi ile diyalog kurulması gerektiğini yüksek sesle dillendiriyor. Öte yandan Fırat’ın doğusunda ABD’nin çizdiği sınırlar içinde gerçekleşen uzlaşma, ABD ve Rusya arasındaki çelişkileri kullanma siyasetinin giderek ABD ve Rusya arasında sıkışma ve bu temelde ülkeyi yeni risk ve tehditlerle yüz yüze bırakmaya doğru evriliyor. Bu durumun ordu içindeki çelişki ve rahatsızlıkları önümüzdeki dönem daha da görünür hale getirmesi uzak ihtimal değil.
Sonuç olarak generallerin istifası, iktidar blokunda bu kez ordu cephesinde bir çatlağın habercisi olarak değerlendirilebilir. Ancak bu çelişkilerden halkın hayrına bir sonucun çıkabilmesi, iktidarın ısrarla sürdürdüğü yanlış politikaların halkın daha geniş kesimleri arasında görünür olmasına ve devamında egemen güçler arasındaki bu çelişkilerin demokrasi ve barış mücadelesinin bir dayanağı haline getirilmesine bağlıdır.
Evrensel'i Takip Et