28 Ağustos 2019 23:20

Samimiyet icraat gerektirir

Samimiyet icraat gerektirir

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Emine Bulut’un canice katledilmesi ülke çapında büyük bir infiale yol açarken, futbol kulüpleri de kadınlara yönelik vahşete sessiz kalmayacaklarını duyuran açıklamalar yaptı. Yılda yaklaşık 400 civarında kadının katledildiği ve çoğunun medyada yer bulmakta bile zorlandığı ya da “Aşk cinayeti”, “Namus cinayeti”, “Ayrılığa dayanamadı”, “Boşanmayı kabullenemedi” gibi erkek bakış açısını yansıtan çarpıtıcı ve bir o kadar tiksindirici başlıklarla ancak yer bulabildiği bir ülkede Emine Bulut cinayetinin bu denli ön plana çıkmasında kuşkusuz vahşetin videoya çekilmesinin payı büyüktü…

Kulüplerin cinayete tepki göstermesi ve vahşete sessiz kalmayacaklarını belirtmesi önemli lakin bu açıklamanın lafta kalmaması, yani içinin doldurulması gerekiyor. “Vahşete seyirci kalmayacağız” deyip geçmekle vahşetin önü alınamıyor ne yazık ki. Kulüpler, vahşete seyirci kalmamak adına ne gibi somut çalışmalar yapacaklarını ortaya koymadıkları sürece bu tarz açıklamalar vicdan rahatlatmanın ötesinde hiçbir anlam taşımaz…

Futbol Federasyonunun bu cinayetin ardından aldığı, maçların bir dakika geç başlaması ve takımların sahaya siyah pankartla çıkması kararı ise tam anlamıyla göstermelik. Maçları bir dakika geciktirmenin ve siyah pankartın, neredeyse sistematikleşen kadın cinayetlerini engellemeye yönelik ne gibi bir caydırıcı etkisi olabilir ki? Bari en azından siyah pankartın üzerine eril caniliği besleyip sürekli olarak yeniden üreten olguların başında gelen küfre karşı bir mesaj yazsaydınız…

Bizim spor kültürümüzde taraftarlık kimliği ön planda yer aldığı için federasyondan çok kulüplerin bu konuda atacağı adımlar daha önemli. Sosyal medya çağındayız. Kulüpler, sosyal medya platformları üzerinden çeşitli kampanyalar düzenleyerek küfre karşı mücadele başlatabilirler. Yaparlar mı peki? Elbette yapmazlar. Bugüne kadar hiçbir kulübün küfürlü tezahüratları engellemek amacıyla herhangi bir ciddi çaba içerisine girdiğine tanık olmadık. Çünkü küfre, hakemleri ve rakipleri baskı altına almaya, korkutup sindirmeye yarayan bir araç hatta daha ötesi, bir koz gözüyle bakıyorlar. Tek hedef kazanmak, kazanmak için de her yol kabul edilebilir olunca, oyunda küfre büyük rol düşüyor. “12. adam” aldatmacasıyla kışkırtılan fanatizm, “kazanmak” adına elbette küfür üretecek ve küfürle yol almaya çalışacaktır…

Kahkahalar eşliğinde “etek giydirmecesine” iddialara girişilen, “adamlık”, “delikanlılık”, “sözünün eri” gibi erkeğin toplumsal hayattaki üstün ve ayrıcalıklı konumuna selam çakan söylemlerden geçilmeyen bir ortamda üstüne bir de cinsiyetçi küfürler devreye girince, kadınların eşitliği, özgürlüğü bir yana varlığından söz edebilmek bile imkansızlaşıyor neredeyse…

Vahşete sessiz kalmamak icraata geçmeyi gerektirir. Dolayısıyla kulüpler duyarlılıklarında samimi olduklarını göstermek zorundalar.

Bu bağlamda, yerleşik erkeklik algısı ve dayatılan toplumsal cinsiyet rolleri acımasızca sorgulanmadan ve erkeklikle ilgili derin bir öz eleştiriye girişilmeden, “Şiddete son”, “Vahşete sessiz kalmayacağız” gibi laflar etmenin göz boyamaktan başka hiçbir işe yaramayacağı ortada.

Vahşete sessiz kalmamanın ilk koşulu, tribünlerdeki küfür egemenliğine karşı ciddi şekilde mücadele başlatmaktır. Çünkü kadına reva görülen, “Erkeğin her türlü talebini ve ihtiyacını gidermekle yükümlü varlık” algısını en çok küfürler besliyor ve güçlendiriyor…

Sevinçten mutluluğa, öfkeden kızgınlığa kadar her türlü duygunun kadına tecavüz arzusu içeren küfürler üzerinden ortaya konduğu enfeksiyonlu bir ortamda, işin ciddiyetinden ve aciliyetinden uzak göstermelik tepkiler, yaratabileceği kanıksama hissiyle birlikte durumu daha da vahim hale getirebilir…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa